Çağlar boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapan, 500 yılı aşkın bir süre Osmanlı hakimiyetinde kalan Bulgaristan, taşıdığı eşsiz tarih mirası, sahip olduğu doğal güzellikleri, farklı uygarlıkların harmanıyla oluşan kültürü, gelişen ekonomisi ve stratejik konumu ile hem turistlerin hem yatırımcıların ilgisini çekiyor.

Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kara, demir ve havayolu güzergahında bulunan Bulgaristan, en önemli sınır komşumuz. Bulgaristan’ın Ortadoğu, Kafkaslar ve Doğu’ya açılan kapısı Türkiye de bu ülke için çok önemli. İki ülke arasındaki stratejik ortaklık geçmişte zaman zaman sekteye uğrasa da asırlardır sürüyor.

110 bin 994 kilometrekarelik yüz ölçümüyle Avrupa’nın en büyük 16. ülkesi olan ve Balkanların güney kısmında çeşitlilik gösteren bir coğrafi yapıya sahip olan Bulgaristan, batıda Sırbistan ve Kuzey Makedonya, doğuda Karadeniz, kuzeyde Romanya, güneyde Yunanistan ve  güneydoğuda ise Türkiye ile çevrili.  Ülkenin kuzeyi Tuna Ovası’ndaki geniş düzlüklerle kaplı ve komşusu Romanya ile sınırı Tuna Nehri belirliyor. Ülkenin güneyi ise tepelikler ve yüksek ovalarla kaplı iken, doğudaki 378 kilometrelik kıyı şeridi ile Karadeniz sahilleri ise upuzun kumsalları ve görkemli doğası ile her mevsim turistlerin ilgisini çekiyor.

Bulgaristan Avrupa’da kurulduğundan beri ismini değiştirmemiş tek ülke. Zengin bir geçmişi var. Tarihi M.Ö 7. bin yıllara uzanıyor. Tarih öncesi kültürler günümüz Bulgaristan topraklarında Neolitik Çağ’da gelişmeye başladı. Antik tarihi Trakların, Yunanların ve Romalıların egemenliğini gördü. Bugünkü Bulgaristan topraklarının bulunduğu bölgenin bilinen ilk yerleşimcileri Traklar. Bölge o dönemden itibaren Traklar, Persler, Keltler ve Makedonlar için bir hakimiyet mücadelesine sahne oldu. M.S. ilk yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetine giren bölge daha sonra devletin ikiye bölünmesi ile Bizans İmparatorluğu’nda kaldı.

Göçebe Türk kavimlerinden oldukları tahmin edilen Bulgarların Orta Asya’dan Avrupa’ya yönelen göç dalgalarıyla geldikleri sanılıyor. Bulgarlar önce Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki bölgeye yerleşti, daha sonra 4. ve 5. yüzyılda Kafkasya ve kuzeyine yerleşti. Birleşmiş bir Bulgar devletinin ortaya çıkışı, Balkanlar’ın çoğuna egemen olan Birinci Bulgar İmparatorluğu’nun M.S. 681’de kurulmasına kadar uzanıyor. 9. yüzyılda devletin iki ana unsuru olan Slavlar ve Bulgarlar giderek birleşerek Hristiyanlığın resmi dini olarak kabul ettiler. Böylece Orta Çağ süresince Slavlar için bir kültür merkezi haline geldi. 

500 yıl sürecek Osmanlı hakimiyeti

9 ve 10. yüzyıllar arasında sıklıkla Bulgar İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu arasında hakimiyet mücadeleleri yaşandı. Bu dönemde Bulgarlar bir taraftan da topraklarını genişlettiler. Ancak bölge 1018 yılında bölgenin tamamen Bizans hakimiyetine girdi ve bölgedeki Bizans varlığı 1187 yılına kadar devam etti. Bu tarihte bölgede İkinci Bulgar İmparatorluğu kuruldu. İkinci Bulgar İmparatorluğu’nun 1396’da çökmesiyle birlikte, toprakları yaklaşık beş yüzyıl boyunca Osmanlı yönetimine girdi.

Bugünkü Bulgaristan topraklarında Osmanlı hakimiyeti 20. yüzyıl başlarına kadar devam etti. 19. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı idaresinde barış içinde yaşayan Bulgarlar, 1840’lardan itibaren Fransız İhtilali’nin getirdiği ulusçuluk akımının da etkisiyle çeşitli isyanlara kalkıştı ve bağımsızlık sürecini başlattı. 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin ardından imzalanan Berlin Antlaşması ile Tuna Nehri ile Balkanlar arasında özerk bir Bulgar Prensliği kuruldu. 1908 yılında ise Bulgaristan tam bağımsızlığını ilan etti. Bundan sonraki yıllarda komşuları ile yaşadığı çatışmalar Bulgaristan’ın her iki dünya savaşında da Almanya ile ittifak yapmasına sebep oldu. Birinci Dünya Savaşı’nda diğer Balkan devletlerinin aksine Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti ile aynı safta yer alan Bulgaristan, İttifak Devletleri’nin savaşı kaybetmesi ile önemli toprak kayıplarına uğradı.

Varşova Paktı üyesi

İkinci Dünya Savaşı’na Almanya ve İtalya’nın safında giren Bulgaristan 1944’te SSCB’nin ülkeye girip yönetime el koymasıyla  Sovyet liderliğindeki Doğu Bloku’nun bir parçası olarak tek partili bir sosyalist devlet haline geldi ve soğuk savaş yıllarında Varşova Paktı’nın üyesi olarak kaldı. 1989’da Doğu Bloğu’nun dağılmasıyla iktidardaki Komünist Parti, çok partili seçimlerin yapılmasına izin verdi ve bu da Bulgaristan’ın demokrasi ve piyasa ekonomisine geçiş süreci başladı. Doğu Bloğu’nun çözülmesiyle 1990 yılında sosyalist rejimin yıkılmasıyla Bulgaristan’ın, komşusu Türkiye ile olan ilişkilerini oldukça hızlı ve olumlu bir gelişme gösterdi.

SSCB’nin çöküşü sonrası Bulgaristan’ın Sovyet pazarını kaybetmesi ve kapitalist ekonomiye uyum sorunları yaşaması nedeniyle 90’lı yıllar boyunca milli geliri yaklaşık yüzde 70 küçüldü ve çok ağır bir ekonomik bunalım yaşadı. Bulgar ekonomisi, 90’lı yılların sonundan itibaren toparlanma sürecine girdi ve Avrupa ülkeleri arası en hızlı büyüyen ekonomiler arasında yer aldı. Çok partili demokratik siyasî rejime geçiş ile birlikte kıta Avrupası ve Batı dünyası ile ilişkilerini güçlendirme yolunda temel bir politika izleyen Bulgaristan bu çabaların bir neticesi olarak 2004 yılında NATO’ya 2007 yılında da Avrupa Birliği’ne dahil oldu.

Euro’ya geçiş süreci

Bulgaristan AB’ye tam üye olmasına rağmen ekonomik ölçütlerini AB standartlarına çıkaramadığı için Euro’ya geçemedi. Ülkede hala resmi para birimi Bulgar Levası. Ülke Euro’ya geçmek mecburiyetinde ancak gerekli ölçütler, yıllardır uğraşılmasına rağmen sağlanamadı. Bulgaristan ile ilgili bir diğer tartışma konusu da Bulgaristan’ın Kiril alfabesini kullanan ilk Euro bölgesi üyesi olması. Çünkü Euro banknotlarının üzerinde Latin ve Yunan alfabeleri ile Euro yazıyor. Avrupa Merkez Bankası, önce bunlara bir abecenin daha eklenmesinin çeşitli sorunlara yol açacağını belirtti. Bulgaristan ise ulusal telaffuzunun kullanımına aynen devam edeceği şeklinde cevap verdi. Tartışmalar, 2007 yılında Lizbon’da düzenlenen AB Zirvesi’nde son buldu. Buna göre, Bulgaristan’ın Euro alanına girmesiyle beraber, Euro sözcüğü tüm banknotlarda üç abece ile de yer alacak. Yunanistan örneğinde olduğu gibi, Bulgaristan’da basılacak olan madeni paraların arka yüzlerinde Kiril abecesi ile Euro yazacak. Tüm ülkelerde basılan madeni paraların ön yüzleri, eskisi gibi olacak.

Yabancı sermayenin gözdesi

Liberal ve dışa açık bir ekonomi anlayışı ile hareket eden Bulgaristan, yine de kişi başı sekiz bin dolar civarındaki yıllık ortalama gelirle, 2007’de üye olduğu AB ülkeleri içerisinde en yoksul ülke konumunda. Ülkenin Türkiye ile ithalat ve ihracat bağı bulunuyor. Düşük vergi oranları ve bürokratik kolaylıklar ile iş dünyasının dikkatini çeken Bulgaristan, Balkanların yükselen yıldızı olarak tercih ediliyor. Yabancı sermayenin gözdesi olan ülkede, Bulgar firmalar da dünya pazarına art arda açılmaya devam ediyor.

Sanayi gelişme sürecinde

Ülke ekonomisi büyük oranda hizmet sektörüne dayalı ve istihdamın ve milli gelirin üçte ikisi bu alandan karşılanıyor. Sanayi sektörü yeterli kapasite, teçhizat ve donanıma sahip değil. Ülke sanayisi daha çok doğal kaynaklara dayalı ve öne çıkan bir sanayi kolu bulunmuyor. Bulgaristan’ın başlıca ihracat kalemleri petrol yağları, bakır, ilaç, buğday, elektrik enerjisi, ayçiçeği tohumu, izole tel ve kablolar, elektrikli makine yedek parçaları, demir-çelik tüp borular, biyodizel karışımlar, hazır giyim ve tütün. Başlıca ithalat kalemleri ise; petrol yağ ve gazları, bakır, ilaç, motorlu taşıtlar, telefon cihazları, izole tel ve kablolar, elektrik enerjisi, elektronik cihazlar, demir-çelik ve alüminyum olarak öne çıkıyor. Bulgaristan’ın, en önemli ticari ortağı ithalat ve ihracatta yüzde 15’e yaklaşan payı ile Almanya. Diğer önemli ticari ortaklar ise Türkiye, Rusya, İtalya, Romanya, Yunanistan, İspanya, Fransa ve Belçika.

Dünya gül yağı ihtiyacının yüzde 85’i karşılanıyor

Ülke toprakları iklim, su kaynakları ve yüzey şekilleri bakımından tarıma elverişli olmasına karşın tarım sektörü ülke ekonomisi bakımından hayati bir önemde değil. Tarımsal faaliyetin yaygın olduğu ülkede öne çıkan başlıca ürünler, ayçiçeği, buğday, arpa, tütün, şeker pancarı, sebze ve meyveler. Ancak Bulgaristan gül ve lavanta yetiştiriciliğinde dünyada önemli bir yere sahip. Bulgaristan’da bulunan Güller Vadisi’nde yetiştirilen güller dünya gül yağı ihtiyacının yüzde 85’ini karşılıyor. Eşsiz kokusuyla Bulgar güllerinden elde edilen gül yağı dünya parfüm piyasasında çok önemli bir bileşen olarak tercih ediliyor.

En önemli transit geçiş hattı

Türkiye Bulgaristan’ın en önemli beş ticari partnerinden birisi olarak öne çıkıyor. Özellikle Bulgaristan’ın Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olması sebebiyle Bulgaristan Türkiye için stratejik bir öneme sahip. Aynı şekilde Türkiye de Bulgaristan’ın Orta Doğu’ya, Doğu’ya ve Kafkaslara açılan en önemli sınır komşusu. Dolayısıyla iki ülke arasında ticaret hacmi gün geçtikçe güçlenerek artıyor. En önemli transit geçiş hattında olan Bulgaristan ve Türkiye arasında ticaret hacmi 2017 yılında ilk kez  beş milyar seviyesini aştı. Bu tarihten itibaren de rakamlar artarak devam ediyor. Türkiye’den Bulgaristan’a ihraç edilen başlıca ürünler mensucat ürünleri, bakır cevheri, binek otomobil ve motorlu taşıtlar, demir-çelik, izole edilmiş teller, bakır teller, elektrik enerjisi, tekstil ürünleri ve hava araçları. Bulgaristan’dan ithal edilen başlıca ürünlerse petrol yağları, rafine edilmiş bakır ve alaşımları, işlenmemiş kurşun ve çinko, izole tel ve kablolar ve ayçiçek tohumu.

İthalat-ihracat ilişkilerinin yanı sıra, Türkiye’nin Bulgaristan’da güçlü yatırımları da bulunuyor. Bu yatırımların toplam tutarı iki milyar doların üzerinde. Bulgaristan’da 1.500’ün üzerinde Türk şirketi, iki Türk sermayeli banka bulunuyor.

Karşılıklı turist sayısında artış

İki ülke arasındaki yakın ilişkiler turizm sektörüne de yansıyor. Her iki ülkeden karşılıklı olarak turist sayısı Covid döneminde sekteye uğrasa da düzenli olarak artıyor. Özellikle kara yoluyla da kısa mesafede ulaşılabilir olan ve hem kış turizmi, hem upuzun kumsalları, hem hareketli gece hayatı, hem de doğal ve tarihi güzellikleri ile dikkat çeken Bulgaristan’a her mevsim, hafta sonları ve  günübirlik ziyaretlerle Türkiye’den oldukça yüksek turist girişi oluyor.

Büyülü Sofya

Bulgaristan’da gezilip görülecek pek çok önemli yer var. Bunların başında başkent Sofya geliyor. Avrupa’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan ve tarihi M.Ö 5. yüzyıla dayanan Sofya, etrafını saran ulu dağlarıyla, ortasından geçen nehriyle, doğasıyla, tarihiyle, renkli gece hayatı ve lezzetli yemekleri ile dikkat çekiyor. Sofya’da Vitosha Dağı’ndaki büyüleyici gün batımı izlenebilir, Ulusal Tarih Müzesi, Vitosha Doğa Parkı, Borisova Gradina Merkez Parkı ve St. Alexander Nevski Katedrali ziyaret edilebilir.

İstanbul ve Roma’dan eski yerleşim yeri

Sofya’dan sonra Bulgaristan’ın en büyük şehri ve kültür merkezi olan Plovdiv (Filibe), Türkiye Kapıkule sınır kapısına 150 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Tarih açısından çok zengin bir tarih mirasına sahip olan Plovdiv de bulunan tarihi kalıntılar şehrin İstanbul ve Roma şehirlerin de daha eski bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda kültür, ekonomi ve fuarlar şehri olup olan Plovdiv bir üniversiteler şehri olarak da tanımlanıyor. Plovdiv’de Milattan Sonra 2. yüzyıldan kalma olağanüstü Roma Amfitiyatrosu, Etnografya Müzesi ya da Bulgar Ulusal Canlandırmasının bir sembolü olan Balabanov Evi ve Eski Kent Meydanı (Old Town) mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.

Bulgaristan’ın en güzel şehirlerinden biri de Karadeniz kıyısına 18 kilometre uzaklıktaki Altınkum Plajları ile ünlü olan ve doğası ile hayran bırakan Varna, ekonomik ve eğlenceli hayatıyla İbiza’nın ucuz versiyonu olarak da anılıyor.

Yaklaşık 138 bin kişinin yaşadığı büyük bir kültürel ve ekonomik merkez Plevne de zengin tarihi mirasının yanı sıra muhteşem manzaralarıyla dikkat çekiyor. Ülkenin tarihi dokusuyla öne çıkan yerleşim yerlerinden biri olan Tırnova da tarihi ve muhteşem doğasıyla mutlaka ziyaret edilmesi gereken başka bir şehir.

Sektörel dış ticarette ürün bazlı farklılaşmak mümkün

Türkiye, Bulgaristan’a ağaç işleme makineleri sektöründe 2020 yılında 3 milyon 452 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bu rakam 2019’da 3 milyon 825 bin dolar, 2018’de ise 4 milyon 529 bin dolar düzeyindeydi. 2017’de ise 3 milyon 588 bin dolar civarındaydı. Yani 2018’de Bulgaristan’a olan ihracat hızlı bir sıçrama yaparken, devam eden yıllarda kademeli olarak azaldı. Türkiye, Bulgaristan’a en çok testere makineleri, bükme veya birleştirme makineleri ile diğerleri kategorisinde ürünler satıyor. Bulgaristan’ın sektördeki toplam ithalatı ise 2017’de 8 milyon 383 bin dolar, 2018’de 7 milyon 593 bin dolar, 2019’da ise 6 milyon 385 bin dolar olarak gerçekleşti.

Bulgaristan’ın sektördeki toplam ithalatından Türkiye’nin aldığı pay, yüzde 7 düzeyinde. Bununla birlikte, Bulgaristan’ın sektördeki toplam ithalatının her geçen yıl kademeli olarak azalması da dikkat çekiyor.