Tarih boyunca birçok halk tarafından hakim olunmak istenen bir coğrafyada bulunan Azerbaycan yıllar içerisinde defalarca küllerinden yeniden doğmayı başaran bir ülke. Sahip olduğu doğal kaynaklar sayesinde günümüzde gücünü artırmayı başaran Azerbaycan’ın Türkiye ile olan ilişkileri her yıl daha hızlanarak büyüyor.

Azerbaycan iklim ve doğal bölgelerinin çeşitliliği, dağ ve orman alanları, verimli ovaları, geniş deniz kıyıları ile coğrafi açıdan yaşanması rahat bir ülke. Doğal maden yatakları, hammadde rezervleri, petrol ve doğalgazbakımından zengin olan Azerbaycan Kafkasya geçidinde oldukça önemli.

Batı Asya ve Doğu Avrupa’nın kesişim noktası olan Kafkasya’da yer alan Azerbaycan, doğusunda Hazar Denizi, kuzeyinde Rusya, kuzeybatısında Gürcistan, batısında Ermenistan ve güneyinde ise İran ile komşu. Kendisine bağlı olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin ise kuzey ve doğusu Ermenistan ile güneyi ve batısı İran ile çevrilmiş durumda. Kafkasya’nın en büyük yüzölçümüne sahip olan ülkenin Türkiye ile de 17 kilometrelik bir sınırı bulunuyor.

Coğrafi, stratejik ve ticari olarak önemli yollar üzerinde bulunan Azerbaycan’da, tarih boyunca birçok medeniyet ve yönetim hakimiyet kurdu. 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke Türkiye oldu. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1918 yılında kuruldu. Ancak 26 Nisan 1920’de Kızıl Ordu Azerbaycan’a girdi ve 28 Nisan 1920 tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Ülkenin yeniden bağımsızlığını kazanması ise 1991 yılında, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında gerçekleşti.

158 ülke ile diplomatik iş birliği

Üniter bir anayasal cumhuriyet olan Azerbaycan, Türk Keneşi ve TÜRKSOY’un etkin üyeleri arasında yer alıyor. 158 ülkeyle diplomatik ilişkisi ve 38 uluslararası kuruluşa üyeliği bulunan Azerbaycan, GUAM, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütünün kurucu üyelerinden. 1992 yılından bu yana Birleşmiş Milletler üyesi olan ülke, 9 Mayıs 2006’da da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kurulan İnsan Hakları Konseyi üyeliğine seçildi.

Anayasada resmi din yok

Anayasasında resmi din olmayan Azerbaycan’da tüm ana siyasi güçler laik milliyetçi. Ancak buna karşılık, halkın çoğunluğu ve bir kısım muhalefet güçleri Şii İslam inancına sahip. Azerbaycan, sosyal ve ekonomik gelişme ile okuryazarlık oranında yüksek seviyelere ulaşmış durumda. Ayrıca ülkede işsizlik ve intihar oranları oldukça düşük.

Azerbaycan adının nereden geldiğine ilişkin birbirinden farklı görüşler olsa da en yaygın olanı, eski çağlarda bölgede yaygın olan Mecusilik dini ile ilgili. Söz konusu rivayete göre; “od” anlamındaki “azer” ve “muhafız” anlamındaki “baygan” kelimelerinin birleşmesinden oluşan “ateşin muhafızı” anlamındaki “Azerbaygan” kelimesi sonradan “Azerbaycan” şeklini aldı. Bir diğer inanışa göre ise; Büyük İskender’in ölümünden sonra yönetimi üstlenen Atropates’e ithafen bölgeye Atropatana denilmeye başlandı. Bu kelime Sasanilerin dilinde Azurbazagan’a, Arapların dilinde de Azerbaycan’a dönüştü. Zamanla Türkler de bu ifadeyi benimsedi. Azerbaycan’da 66 vilayet ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyet’inden oluşan bir idari yapılanma mevcut. Kuvvetler ayrılığı prensibinin benimsendiği yönetimde yasama yetkisi milli meclise, yürütme yetkisi cumhurbaşkanına, yargı yetkisi ise mahkemelere ait.  

Farklı kavimlerin uğrak noktası

Tarihi ipek yolu üzerinde bulunması ve tarih boyunca doğu ile batı, kuzey ile güney arasındaki geçiş konumunu koruması nedeniyle Azerbaycan farklı birçok kavmin uğrak noktası oldu. Azerbaycan’daki en eski insan yerleşimleri Taş Devri’ne kadar uzanıyor. Azerbaycan’da MÖ 9. yüzyılda, ilk İskit-Saka yerleşimleri başladı. İskitlerin ardından Manna Devleti, sonra Persler, Aras Nehri’nin güneyindeki bölgeye egemen oldular. Medler’den sonra bölgeye hakim olan Ahameniş İmparatorluğu ile birlikte coğrafyada Zerdüştlük yayılmaya başladı. Daha sonra Büyük İskender’in imparatorluğu Azerbaycan’da egemen oldu. Bölgenin asıl yerlileri olan Albanyalılar MÖ 4. yüzyılda bir imparatorluk kurdular. Bu devirde Zerdüştlük, Atropatena ve Kafkasya coğrafyasında yayıldı.

Sünni ağırlıklı inanış yerini Şii inancına bırakmaya başladı

11. yüzyılın başlarına kadar birçok yerel devletin hüküm sürdüğü bölgede 11. yüzyılın başında Orta Asya’dan batıya doğru ilerleyen Oğuz Türkleri hakimiyet kurdu. Bölgeye giren ilk Türk devleti 1067 yılında Selçuklular oldu. Türklerin yerleşimi öncesinde burada Ermenice, Farsça ve Eski Azerice gibi Hint-Avrupa dil ailesine ve Kafkas dil ailesine mensup diller konuşuluyordu. Bunlardan Eski Azerice, zamanla Türkçe ile kaynaşarak günümüzdeki Azericenin ilk formunu oluşturdu. Bunun yanı sıra, Selçuklu otoritesi altında yaşayan Fars şairlerden Nizami Gencevi, Farsçanın günümüz Azerbaycan topraklarında gelişmesine öncülük etti. Kızılbaş Ordusu 1500 yılında Tebriz’e girdikten sonra Safevi Devletini kurdu. Böylece Azerbaycan Safevi egemenliğine girdi. Sonrasında ise bölgede Afşarlar, Zendler ve Kaçarlar hüküm sürdü. Söz konusu dönemde, o zamana dek süren Sünni ağırlıklı inanış yerini Şii inancına bırakmaya başladı. Osmanlı- Safavi Savaşı sonunda Osmanlı Devleti, kısa süreliğine de olsa bugünkü Azerbaycan topraklarının bir kısmını ele geçirdi. Ancak 17. yüzyılın başında, I. Abbas, bölgeyi Osmanlılardan geri aldı. 1722 ve 1723 yılları arasında süren Rus-İran Savaşı’nın sonrasında ise Safavi İmparatorluğu çöktü. Bakü ve çevresi Ruslar tarafından işgal edildi.

Kadınlara oy hakkı verildi

Ekim Devrimi sonucu yıkılan Rus İmparatorluğu’ndan sonra kısa süreliğine hayatta kalan ve bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan ve Gürcistan topraklarında Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti kuruldu. Ancak 1918 yılında TDFC çözüldü. Akabinde ise Mehmet Emin Resulzade tarafından kurulmuş olan Müşavat Partisi öncülüğünde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, bağımsızlığını ilan etti. Tarihteki ilk Müslüman parlamenter cumhuriyet olma özelliğini taşıyan ADC’nin en önemli icraatları arasında, kadınlara oy hakkı verilmesi bulunuyor. Dönemin bir diğer önemli icraat ise Müslüman dünyasının ilk modern üniversitesi olan Bakü Devlet Üniversitesi’nin kurulması oldu.

Birlik Konseyi kuruldu

1920 yılında Geçici Devrim Hükümeti ülke genelinde kontrol sağladı ve ülkenin adı Azerbaycan Halk Komiserleri Komitesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti oldu. Daha sonra bu isim Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adını aldı. Böylece Azerbaycan da Sovyetlere Birliği’ne katılmış oldu. Azerbaycan Anayasası’nın kabulünden sonra ise 1921’de Azerbaycan Devrim Komitesi, Merkezi Yönetim Komitesi olarak değişti ve yüksek yasama organı oldu. 12 Mart 1922’de Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan, bir araya gelerek Sovyet Rusya’nın öncülüğünde Transkafkasya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ni oluşturdu. Birlik Konseyi de yine bu üç ülkenin temsilcilerinden oluşuyordu. Azerbaycan Neriman Nerımanov, Gürcistan Polikarpe Mdivani, Ermenistan Alexandr Fyodorovich Miasnikyan tarafından temsil edildi. Transkafkasya Komünist Partisinin ilk sektereri ise Sergo Ordzhonikidze oldu.

II. Dünya Savaşı’nın ilk yılında 23 buçuk milyon ton petrol üretti

İkinci Dünya Savaşı sırasında önemli petrol rezervlerine sahip olan Azerbaycan, SSCB’nin enerji politikalarında önemli bir role sahipti. Nazi Almanyası savaşın ilk dönemlerinde saldırmazlık paktına uyum gösterdi ancak 22 Haziran 1941’de Almanya SSCB’yi işgal edince tüm dengeler değişti. Savaşın ilk yılında Azerbaycan 23 buçuk milyon ton petrol üreterek kendi petrol endüstrisinin rekorunu kırdı. Savaşın başlamasından bir hafta sonra, petrol işçileri, kendi çalışma saatlerini günde 12 saat olacak şekilde değiştirdi, tatiller ve izinler savaş sonuna kadar iptal edildi. Bakü’nün sahip olduğu petrol kaynakları onu Hitler’in önemli hedefleri arasına taşıdı.

Petrol rezervlerinin sahibi olmak isteyen Alman güçleri 1942 yılında Bakü’ye saldırdı ancak saldırı başarısız oldu ve Alman ordusu geri çekildi. Savaş döneminde Doğu Cephesinde kullanılan SSCB petrolünün yüzde 80’i, Bakü’den tedarik edildi.

1960’larda SSCB siteminde yapısal krizler baş göstermeye başladı. Bununla beraber hem diğer bölgelerde keşfedilen petrol kaynakları hem de bölgedeki kaynakların tükenmesi nedeniyle Azerbaycan’ın petrolü Sovyet ekonomisindeki kritik önemini kaybetmeye başladı. Azeriler ve Ermeniler arasındaki etnik gerilimler de bu dönemde baş göstermeye başladı. Moskova, gerilimi düşürmek amacıyla Haydar Aliyev’i Azerbaycan Komünist Partisi’nin başına getirdi. Aliyev’in yürüttüğü icraatlar ekonomide yükselme sağlasa da bu tırmanış çok uzun süre devam edemedi. Soğuk Savaş’ın ilerleyen yıllarında Sovyet ekonomisinde belli sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Askeri alanda gelişim sürerken halkın günlük ihtiyaçlarının karşılanmasında sıkıntı yaşanıyordu. Üretim faaliyeti büyük oranda yavaşladı.

Hızlı bir kapitalistleşme süreci başlatıldı

Yürütülen politikaların etkisiyle bağımsız kuruluşlar ve siyasal örgütler ortaya çıkmaya başladı. 1989 yılında kurulan ve SSCB’den ayrılmayı hedefleyen Azerbaycan Halk Cephesi de bunlardan biriydi. Azerbaycan’daki iç rahatsızlıklar giderek tırmanmaya başladı. Bakü’de yaşanan Kara Ocak’ta olaylar doruk noktasına ulaştı. 1990 yılından sonra, Azerbaycan SSC Yüksek Konseyi, başlıktaki “Sovyet Sosyalist” kelimesini kaldırdı, Azerbaycan Cumhuriyeti Bağımsızlık Bildirisi’ni kabul etti ve devlet bayrağı olarak Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin bayrağını kullanmaya başladı. 18 Ekim 1991’de Azerbaycan Yüksek Konseyi, ülkede yapılan referandum yoluyla Bağımsızlık Bildirisi’ni doğrulattı ve Aralık 1991’de Sovyetler Birliği resmen dağıldı. SSCB’nin dağılması sonrası coğrafyada büyük bir yoksulluk yaşanmaya başladı. Sosyalizmin yeniden doğma ihtimaline karşı çok hızlı bir kapitalistleşme süreci başlatıldı. Bu süreçte, daha önce vadedildiği gibi şirket ve fabrika hisseleri insanlara dağıtıldı. Ancak, birkaç sene içinde büyük değerlere sahip olacak olan bu hisseler, bu dönemde halkın karşı karşıya kaldığı yoksulluk nedeniyle değerinin çok altında fiyatlara satıldı.

Eylül 1991’de Dağlık Karabağ’daki Ermeni çoğunluk, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nden ayrılmak istedi ve SSCB’nin çözülme sürecinde başlayan Birinci Dağlık Karabağ Savaşı 1994 yılında sona erdi. Dağlık Karabağ ve onu çevreleyen 7 bölge o zamana kadar uluslararası alanda Azerbaycan’a bağlı kabul ediliyordu ancak savaş sonrasında bölge, fiilen bağımsız kabul edildi. Dağlık Karabağ Cumhuriyeti, fiilen savaşın sona ermesinden bu yana bağımsız olmasına rağmen, diplomatik anlamda hiçbir devlet tarafından tanınmadı ve Azerbaycan’a bağlı bölge olarak kabul gördü. Nitekim 2020 yılında gerçekleşen çatışma sonrasında Dağlık Karabağ ve 7 bölge yeniden Azerbaycan yönetimi altına girdi.

Geniş bir doğa çeşitliliğine ev sahipliği yapıyor

Güney’de Ermenistan’ın dağ kütleri, kuzeyinde ise yüksek Kafkas Dağları bulunan Azerbaycan geniş bir doğa çeşitliliğine ev sahipliği yapıyor. Ilıman kara ikliminin hüküm sürdüğü ülkede Hazar Denizi’nden içeri doğru yüksek dağlarda ve diğer yüksek kesimlerde sert bir iklim görülüyor. Yüksek kesimlerde kışlar uzun, soğuk ve kar yağışlı, yazlar ise serin geçiyor. Ovalarda ise yazlar kurak ve sıcak geçerken, kışın serin ve yağışlı bir iklim yaşanıyor. Azerbaycan’da bulunan en uzun ırmak 1.364 kilometre ile Kura Nehri. Kura Nehri’ni 1.072 kilometre ile Aras Nehri takip ediyor. Çevresinin dağlar ve yüksek tepelerle çevrili olmasına rağmen Azerbaycan’ın büyük bir kısmı ovalardan oluşuyor. En verimli toprakları ise Kura ve Aras ırmaklarının karıştığı delta bölgesinde bulunuyor. Azerbaycan sınırları içinde yaşayan 106 çeşit memeli, 97 çeşit balık, 10 amfibik tür ve 52 çeşit sürüngen tespit edilmiş durumda. Günümüzde, türü tehlike altında olan hayvanlardan olan Karabağ atı aynı zamanda Azerbaycan’ın milli hayvanı olarak kayıtlara geçirildi. Azerbaycan bitki örtüsü içinde 4 bin 500’den fazla yüksek boylu bitki bulunuyor. Bitki örtüsü diğer Güney Kafkasya ülkelerinden farklı olan Azerbaycan’da, Kafkasya’da yetişen tüm türlerin yaklaşık yüzde 67’si bulunuyor.

Önemli turistik merkezlerden biri haline geldi

Azerbaycan bulunduğu bölgedeki en büyük tarım havzasına sahip. Azerbaycan’ın tarımsal bilimsel araştırma enstitüleri çayırlar ve meralar, bahçecilik ve subtropikal ürünler, yeşil sebzeler, bağcılık ve şarapçılık, pamuk yetiştirme ve tıbbi bitkiler üzerine odaklanmış durumda. Turizm Azerbaycan ekonomisinin önemli bir parçası. Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve 1990’larda Dağlık Karabağ Savaşı’nın yaşanması turizm endüstrisine zarar verse de 2000’li yıllar sonrası ülke imajını tazelemeyi başardı ve önemli turistik merkezlerden biri haline geldi. Azerbaycan’ı ziyaret etme şansınız olursa öncelikle ülkenin başkenti olan Bakü’de zaman geçirmelisiniz. Geceleri renklendirilen Alev Kuleleri görsel bir şölen sunuyor. Eski Şehir ve Fortress olarak da bilinen Icheri Seher, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Koruma altına alınan binalara 12. yüzyıldan kalma, eski surlarla çevrili Bakü kentinin bir parçası olan Kız Kulesi ve 13. yüzyılda inşa edilen Shirvanshah Sarayı da dahil. Bunların yanı sıra, Absheron Milli Parkı, Garasu Volkanı, Naftalan, Gobustan, Hazar Denizi, Shirvan Milli Parkı, Sheki, ülkede gezilip görülmesi gereken diğer harika rotalar.

100 çeşitten fazla pilav

Anadolu Türk mutfağı ile birçok yönden ortak özelliklere sahip olan Azerbaycan mutfağının temelini özellikle etli, sebzeli ve hamur işli yemekler oluşturuyor. Çorba ve pilav çeşitlerinin büyük bir zevkle tüketildiği Azerbaycan mutfağında, farklı tariflerle yapılan 100 çeşitten fazla pilav türü bulunuyor. En bilindik yemekleri ise, düşbere, piti, şah pilavı, yaprak dolması ve levengi.

Enerji ülke ekonomisinin önemli bir parçası

Azerbaycan’ın en önemli enerji kaynakları petrol ve doğalgaz. Özellikle petrol tarih boyunca en fazla üretilen ve tüketilen kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Ülke topraklarının üçte ikisi petrol ve doğalgaz kaynakları bakımından zengin olan Azerbaycan’da petrol ve doğalgaz rezervinin en yoğun olduğu bölgeler ise, Hazar, Kura-Aras, Abşeron. Temiz enerji kaynaklarına da büyük önem veren Azerbaycan’da özellikle su gücünün rolü büyük. Başta Kura ve Aras nehirleri, ülkenin en büyük hidroelektrik potansiyelleri. Bunun yanı sıra rüzgar ve güneş enerjisi de ülkenin diğer en büyük alternatif enerji kaynakları. Azerbaycan son yıllarda dünyanın sayılı ülkelerinin enerji şirketleri ile yapmış olduğu petrol ve doğalgaz anlaşmaları ile önemli başarılara imza attı. Özellikle, 24’ü karada ve 29’u denizde olmak üzere, 50’yi aşkın petrol ve doğalgaz yatağı yapılan 25 anlaşma ile gelecek 30 yıl zarfında işlenecek ve bundan Azerbaycan yaklaşık 80 milyar dolar gelir sağlayacak.

Türkiye ve Azerbaycan ikili ilişkileri

Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ekonomik ve siyasal ilişkiler uzun yıllardır kararlılıkla devam ediyor. Ekonomik ilişkilerde enerji alanında yürütülen iş birlikleri önemli bir yere sahip. 2017 yılı sonu itibariyle TPAO, Azerbaycan’da üç adet arama, geliştirme ve üretim projesi ile iki adet boru hattı projesine ortak durumda. Azerbaycan petrol ve doğalgazının yanı sıra Hazar’ın doğu kıyısındaki ülkelerin petrol ve doğalgazının da Hazar denizi ve ardından da Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye, buradan ise üçüncü ülkelere nakli büyük ekonomik öneme sahip. Bu çerçevede Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı, TANAP ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı projeleri çerçevesinde çok taraflı iş birliği devam ediyor. TİM tarafından Mayıs 2021 tarihinde yayınlanan Azerbaycan Dış Verilerine göre; Azerbaycan 2020 yılında dünyaya toplam 13.7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. İhracat sıralamasında başı 4.2 milyar dolar ile İtalya çekti. İkinci sırada ise 2.6 milyar dolar ile Türkiye bulunuyor. Azerbaycan 2020’de en çok petrol ve doğalgaz ihracatı gerçekleştirdi. İthalat verilerine bakıldığında ise, Azerbaycan 2020 yılında toplam 10,7 milyar dolarlık ithalat yaptı. En fazla buğday ve ilaç ithalatı gerçekleştiren ülkenin en fazla ithalat yaptığı ülke 2 milyar dolar ile Rusya oldu. Rusya’dan sonra ise 1.6 milyar dolar ile Türkiye geldi.

2020’de Türkiye Azerbaycan’a yaklaşık 2,5 milyon dolarlık ihracat yaptı

Türkiye, ağaç işleme makineleri sektörü kapsamında 2020 yılında Azerbaycan’a toplamda 2 milyon 451 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. İhracat rakamları bir önceki yıl 3 milyon 048 bin dolar, 2018 yılın da ise 1 milyon 786 bin dolar olarak gerçekleşti. 2020 yılında ihracat oranı bir miktar düşse de 2021 sonunda eski seviyelerine dönmesi bekleniyor.

Rakamlar incelendiğinde, Türkiye’nin Azerbaycan’ın toplam ithalatındaki payının yüzde 42 olduğu görüldü. 2019 yılında bu oran yüzde 47 iken, 2018 yılında ise yüzde 37 olarak kayıtlara geçti.

2020 yılında Türkiye, Azerbaycan’a toplam 719 bin dolar ile diğerleri ürün grubunda yer alan makinelerin ihracatını gerçekleştirdi. Bunu sırasıyla, 683 bin dolar ile testere makineleri, 479 bin dolar ile planya, freze veya keserek kalıplama makineleri, 198 bin dolar ile delik açma veya zıvanalama makineleri, 194 bin dolar ile bükme veya birleştirme makineleri, 136 bin dolar ile çeşitli makine işlemlerini bu işlemler arasında alet değiştirmeden yapan makineler ve 42 bin dolar ile taşlama, zımparalama veya parlatma makineleri takip etti. Geçtiğimiz yıl Türkiye’den Azerbaycan’a işleme merkezleri ve yarma dilme veya soyarak yaprak halinde açma makineleri alanında hiç ihracat gerçekleştirilmedi.

Azerbaycan’ın AİM sektöründeki toplam ithalatı ise, 2018 yılında 102 milyon 511 bin dolar, 2019 yılında 98 milyon 908 bin dolar ve 2020 yılında 110 milyon 940 bin dolar olarak gerçekleşti.