Dünyanın en açık ve yenilikçi ekonomilerinden birine sahip olan Avustralya, uluslararası rekabette elini güçlendirmek için imalat sektörüne yönelik AR-GE ve inovasyon odaklı politika ve uygulamalara odaklandı. Geleceğini yüksek beceri ve yüksek ücretli ülke olma hedefiyle şekillendiren Avustralya, yenilikçi ve girişimci bir yönetim anlayışıyla verimlilik sağlayan sektörlerde rekabetçi olabilmeyi amaçlıyor.
Dünyanın en büyük ada ve kıta ülkesi olan Avustralya’ya ilk yerleşenler 50 bin yıl önce Güneydoğu Asya’dan göç ederek adaya çıkan ve kısaca Aborjin adı verilen yerlilerdi. İlk kez 1606 yılında Hollandalı kâşif Williem Janszoon tarafından keşfedilen Avustralya kıtasının kıyı haritasını, daha sonraki yüzyılda Avrupalı tacir ve kaşifler çizmeye devam ettiler.
1770 yılında İngiliz Donanması subaylarından Kaptan James Cook’un, İngiltere Krallığı adına kıtanın doğu kıyılarına çıkması ve o bölgeye “New South Wales” adını vermesiyle Avustralya tanınmaya başlandı. İngiltere 1835’de Terra Nillius (sahipsiz toprak) olarak tanımladığı Avustralya’yı başlangıçta bir ceza kolonisi olarak kullandı ve yarısı mahkûmlardan oluşan yaklaşık 1500 kişiyi taşıyan 11 gemilik bir filo Sidney limanına 26 Ocak 1788’de geldi. Bu seferin sebebi İngiltere’nin hapishane mahkumları için yeni yerler araması ve böylece mahkumları ucuz iş gücü olarak kullanmayı istemesi idi. Bu tarih günümüzde Avustralya Günü olarak kutlanıyor.
1788 tarihinden itibaren kıtanın bir ceza kolonisi olarak kullanılmasına son verildiği 1868 yılına kadar, Avustralya’ya toplam 160 bin kadın ve erkek mahkum gönderildi. 1790’ların başından itibaren mahkumlara kendi istekleri ile gelen göçmenler de katıldı. Avustralya başlangıçta kürek cezalılarının ve İngiltere’de istenmeyen diğer suçluların gönderildiği bir yerken, daha sonra 1850’lerde altın madenlerinin keşfedilmesi, yün sanayisinin gelişmesiyle İngiltere, ABD ve Çin’den önemli oranda göç aldı ve böylelikle ilk koloniler oluşmaya başladı. 1 Ocak 1901 tarihinde ise o zamanki altı İngiliz kolonisi (New South Wales, Queensland, Güney Avustralya, Tazmanya, Victoria ve Batı Avustralya) birleşik bir demokratik ulus kurmak amacıyla bir araya gelerek bir federasyon oluşturdu. Böylece Avustralya ilk kez 1901 yılında, İngiliz Milletler Topluluğu’nun bir üyesi olarak dünya devletlerine katıldı. Ülke o tarihten beri mutlak bağımsız bir ulus olarak yaşamını sürdürüyor.
Başlıca ticaret ortakları: Çin, Japonya, Güney Kore, ABD
Başlıca ihracat kalemleri: Cevher, cüruf, mineral yakıt, yağ, inci, et, hububat
Başlıca ithalat kalemleri: Mineral yakıt, yağ, makine, taşıtlar, elektrikli ve elektronik ürünYakın dönemde Avustralya’nın ekonomik büyümesindeki en önemli riski, küresel ekonomideki belirsizlik oluşturuyor. Gelişmiş ülkelerin resesyona girmesi, Avustralya’nın ihracatı da sekteye uğratıyor. Özellikle Çin ekonomisindeki yavaşlamanın, Avustralya ekonomisindeki yansımalarının kaçınılmaz olduğu belirtiliyor.
Kişi başına düşen GSMH’da dünyada 6. sırada
Tek kıta ülkesi olan Avustralya, Hint Okyanusu ve Güney Pasifik Okyanusu’nun arasında yer alıyor. Dünyanın en eski kıtalarından olan, 7 milyon 700 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip Avustralya, toprak bakımından Rusya, Kanada, Çin, Amerika ve Brezilya’dan sonra dünyanın 6. en büyük ülkesi durumunda. Ayrıca dünyanın en büyük adası ve en küçük kıtası olan Avustralya, öte yandan bir ülkeden oluşan tek kıta özelliğine sahip bulunuyor.
Avustralya 24,1 milyon nüfusu ile stratejik, ekonomik ve siyasi menfaatlerin yönlendirdiği değerler temelinde ikili, bölgesel ve çok taraflı ilişkiler kurmaya yönelik politikasıyla istikrara önem veren gelişmiş bir ülke. OECD yaşam standartları indeksi 2016 verileri bağlamında Norveç’i takiben dünyanın ikinci en yüksek yaşam standardı olan ülkesi olarak değerlendiriliyor. Ülke; Dünya Bankası verilerine göre 2015 yılında kişi başına düşen GSMH açısından 6. sırada, Dünya Ekonomik Forumu 2016 Küresel Rekabet Endeksi’ne göre 21. sırada ve Dünya Ekonomik Forumu 2016 Beşeri Sermaye Endeksine göre ise 18. sırada yer alıyor.
1788’den 1970’lere kadar göçmenlerin çoğunluğu Avrupa kıtasından gelmişse de günümüzde başta Asya olmak üzere her kıtadan göçmen alan Avustralya; ekonomi ve ticaret politikaları son derece liberal, uluslararası krizlere karşı direnci yüksek, esnek bir ekonomiye sahip. Economic Intelligence Unit verilerine göre, Avustralya’da 2015 yılında reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) miktarı, yüzde 2,5 büyüme oranı ile 1.644 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Aynı dönemde toplam mal ve hizmet ticaret hacmi 507 milyar dolar düzeyinde oldu. 242 milyar dolar tutarındaki toplam mal ve hizmet ihracatı GSYH’nin yüzde 19,5’ini, 265 milyar dolar tutarındaki toplam mal ve hizmet ithalatı ise GSYH’nin yüzde 21,7’sini oluşturdu. Diğer taraftan, 2015 yılı enflasyon oranı yüzde 1,7 düzeyinde, işsizlik oranı ise yüzde 6,1 düzeyinde gerçekleşti. 2015 yılında Avustralya ekonomisinin GSYH bileşenlerinde sanayi sektörü yüzde 27,8, tarım sektörü yüzde 3,6 ve hizmetler sektörü yüzde 68,6 oranında pay aldı. (EIU, Data Tool – Australia, August 2016)
Ekonomi daralsa da yeniden büyüme bekleniyor
Avustralya ekonomisinde tarım ve hayvancılık çok önemli yer tutuyor. Dünyanın en büyük yün üreticisi olan Avustralya, enerji kaynakları ve mineraller açısından da çok zengin. Dünyanın en büyük kömür ve elmas ihracatçısı olan ülkede; kimya, elektronik, gıda ve madencilik önde gelen sektörlerden. İmalat sanayisi alt sektörler itibarıyla incelendiğinde, GSYH’ye katkısı açısından gıda, içecek, tütün sektörleri başı çekiyor. Bunu makine ve teçhizat üretimi, petro-kimya ve metal sanayi alt sektörleri takip ediyor. Eğitime de sektör olarak çok önem veren Avustralya’da bilim adamları, uzay teknolojisi, tıp, bilgisayar ve mühendislik alanlarında da ileri seviyede eğitim ve araştırmalar yapılıyor.
Avustralya dışa açık ekonomik yapı ve liberal dış ticaret politikaları ile OECD, DTÖ, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası ekonomik kuruluşlarda aktif rol üstleniyor. Avustralya’nın toplam ihracatında doğal kaynaklar ve tarımsal ürünler ağırlık oluşturuyor ve dünya ham madde fiyatlarındaki değişmeler ekonomiyi önemli oranda etkiliyor. Son yıllarda sürekli büyüyen Çin ekonomisinin yarattığı enerji ve ham madde talebi Avustralya ekonomisinin itici gücünü oluşturuyor.
Avustralya 2016’nın ikinci çeyreğinde yüzde 0.5 büyüyerek, son 25 yıldır hiç durmadan ekonomik büyüme gerçekleştirmişti. Ancak 1991 yılından bu yana kesintisiz büyüyen Avusturalya ekonomisi için yayınlanan 2016 üçüncü çeyreğe ait büyüme raporu, daralmaya işaret etti. Benzer ülkelere göre çok daha iyi büyüme rakamlarına alıştığımız Avustralya bu sefer beklentilerin çok altında bir büyüme (çeyreklik bazda büyüyememe) rakamıyla hayal kırıklığı yarattı. Avustralya İstatistik Bürosu tarafından yayınlanan rapora göre çeyreklik bazda yüzde 0.5 daralan Avustralya ekonomisi, yıllık bazda yüzde 1.8 büyüdü. Her iki rakam da beklentinin çok altında kaldı.
Bu rakamlar ışığında yapılan yorumlara göre 2016’daki büyümenin yıl sonuna doğru yavaşlayacağı ve sonra tekrar hızlanacağı beklentisi paylaşıldı ve bir çok uzmanın görüşü de bu daralmanın tek seferlik bir kötüleşme olarak kalacağı, önümüzdeki çeyreklerde büyümenin tekrar hızlanacağı yönünde oldu. Küresel ekonominin kırılganlığı dikkate alındığında, ülkede uygulanan düşük faiz politikası ve Avustralya dolarının son dönemdeki değer kaybının ekonomik büyümeyi bir ölçüde desteklemeye devam edeceği, 2016-2020 döneminde büyüme oranının yüzde 2,5 – 2,8 aralığında seyredeceği beklentisini doğuruyor.
Üstünlüğe sahip olduğu alanlara odaklanıyor
Avustralya’nın çok taraflı ve ikili dış ticaret politikalarının geliştirilmesindeki temel yaklaşımı, ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu alanlara odaklanmış durumda. Ülkenin geleceği, yüksek beceri, yüksek ücretli ülke olarak öngörülüyor. Asya ve Afrika’nın düşük ücretli ülkeleri ile rekabet içinde olmadığı, düşük ücretli düşük değerli mal ve hizmet üreten ülkelerin ihracat ve ithalatına karşı bir yarış içinde olunmadığı özellikle kaydediliyor. Avustralya’nın niteliksiz işgücü için asgari saat ücreti 2016- 2017 mali yılı için 17,70 Avustralya doları olarak açıklandı. Ucuz mal üreten denizaşırı ülkelerde ise asgari ücretin yaklaşık saatte 80 sent olduğu dikkate alındığında, düşük-beceri, emek-yoğun sektörlerde ülkenin rekabetçi üstünlüğe sahip olması mümkün gözükmüyor. Bu nedenle Avustralya, yenilikçi ve girişimci bir yönetim anlayışı ile maden, mineral, enerji ve tarımsal kaynakları ve ileri teknolojili modern ekipmanları kullanan yüksek verimlilik sağlayan sektörlerde rekabetçi olabilmeyi hedefliyor.
İmalat sektörünün zindeliği refah için anahtar konumunda
İmalat sektörünün zindeliği Avustralya’nın gelecekteki refahı için anahtar konumunda yer alıyor. Avustralya yerli sanayisini geliştirmek amacıyla 1980’li yıllara kadar yüksek tarife ve kota politikaları uygulaması sonucunda GSYH içinde imalat sanayi payını artırdı ve kayda değer bir istihdam sağladı. 1980 sonrasında indirilen tarifeler ve diğer liberal politikalar sayesinde imalat sanayi daha rekabetçi bir nitelik kazanırken; otomotiv, makine, ilaç ve benzeri sektörlerde ihracat odaklı büyümeler sağlandı.
Avustralya’nın imalat sanayi politikası esas itibariyle iş inovasyonuna, verimliliğin artırılması ile uluslararası piyasalardaki büyüme fırsatları ile rekabetin artırılmasına ve güçlendirilmesine dayanıyor. Bu amaçla 2009 yılında başlatılan 3,1 milyar Avustralya dolar bütçeli “21. Yüzyıl İnovasyon Gündemi” paketi ile nanoteknoloji, biyoteknoloji ve bilgi teknolojisi gibi geleceğin sektörlerine yönelik inovasyon sisteminin geliştirilmesi için kapsamlı politikalar uygulandı. Bu politikaların devamı niteliğinde 7 Aralık 2015 tarihinde Başbakan Turnbull tarafından kamuya açıklanan “Ulusal İnovasyon ve Bilim Acendası” isimli program 2016 yılında uygulamaya konuldu. Toplam süresi 4 yıl olan bahse konu program için ayrılan toplam bütçe 1,1 milyar Avustralya doları olarak açıklandı. Programın bütçe kalemleri incelendiğinde, araştırma altyapısını geliştirmeye yönelik harcamaların öncelikli olarak değerlendirildiği ve toplam bütçenin yüzde 42’sinin bu tip harcamalara tahsis edildiği görülüyor.
Düşük maliyetle üretim yapan ülkelerden kaynaklanan küresel rekabet ve son yıllarda Amerikan imalat sanayisinde yaşanan yeniden canlanma süreci, Avustralya imalat sanayiini sürekli olarak yenilikçi ve yüksek değerli imalat alanlarına ilişkin bir arayışa itiyor. Bu nedenle, AR-GE ve inovasyon odaklı süreçler Avustralya imalat sektörü için son derece önem kazanmakta. Bu çerçevede, Avustralya hükümeti Avustralyalı firmaların uluslararası rekabet güçlerini artırmalarına yardımcı olmak amacı ile “Industry Innovation and Competitiveness Agenda” isimli bir eylem planını uygulamaya koydu. 400 milyon Avustralya doları bütçeli 4 yıllık söz konusu pakette, özellikle imalat sanayii hedef alınmış olup; firmaların maliyetlerinin, vergi yüklerinin ve önlerindeki bürokratik engellerin azaltıldığı, uluslararası piyasalara erişimlerinin kolaylaştırıldığı bir ekonomik yapı hedefleniyor.
[su_custom_gallery source=”media: 4033,4034,4035,4036,4037,4038″ limit=”17″ link=”image” target=”blank” width=”230″ height=”120″ title=”never”]Ligna[/su_custom_gallery]
Çin’e aşırı bağımlılık en önemli risk
Avustralya genel itibariyle ekonomik ve ticari ilişkilerinin büyük bir kısmını tarihi ve stratejik bağları bulunan İngiltere, Kanada, ABD gibi Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri ile Japonya, Güney Kore, Singapur ve yükselen ekonomiler Çin ve Hindistan gibi Asya-Pasifik bölgesiyle yürütüyor. Hükümet son dönemde Asya ülkeleri ile ticari ilişkilerini daha da geliştirilmek üzere kapsamlı dış ticaret politikası izliyor. Ayrıca Ortadoğu ve Latin Amerika ülkeleriyle de ticari ilişkilerini güçlendirmeye önem veriyor. Japonya, Güney Kore ve Çin ile yakın tarihlerde imzalanarak yürürlüğe giren serbest ticaret anlaşmaları bu yaklaşımın somut bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Avustralya ekonomisi Standard & Poor, Moody ve Fitch gibi üç uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından da AAA olarak derecelendiriliyor. Bu nedenle, uzun vadeli yabancı yatırım için ve kısa vadeli uluslararası sermaye akımları için tercih edilen bir ülke olarak değerlendiriliyor. Ancak, Avustralya ekonomisinde kırılganlık yaratabilecek risk faktörleri de söz konusu. Piyasalarda, Avustralya ekonomisinin Çin ekonomisindeki büyümeye aşırı bağımlı olması, bankacılık sektörünün yabancı konut kredi fonlarına bağımlı olması ve madencilik dışı sektörlerde büyümenin sürdürülebilir kılınabilmesine yönelik endişeler sıkça dile getiriliyor. Uzmanlar madencilik sektörüne yapılan sermaye yatırımlarının son dönemde önemli ölçüde gerilemesi nedeniyle istikrarlı bir büyüme için madencilik dışı 23 sektöre doğru ağırlık kazanacak bir büyüme stratejisinin zorunlu olduğunu vurguluyorlar. Avustralya hükümeti de bu amaca yönelik çeşitli stratejileri hayata geçirmiş bulunuyor.
Yenilik üzerine odaklanma
Ülkenin uluslararası rekabetini, ekonomik başarısını ve sosyal refahını daha da geliştirmek üzere planların büyük kısmı yenilik sistemi üzerine yapılıyor. Büyük çaplı bir yenilik faaliyet planı oluşturan ülke, yenilikçi tutumu geliştirecek yetenekleri destekleyip araştırmalara mali destek sağlamak suretiyle yeni fikirler üretilmesine yardımcı oluyor. Bu fikirleri ticari başarıya çevirerek Avustralya’nın geleceğini sağlam temellere oturtmayı amaçlıyor.
“Ey kahraman askerler rahat uyuyunuz, burada dost toprağındasınız”
Türkiye ve Avustralya arasında ekonomik ve ticari ilişkiler yıllar itibariyle giderek artan bir gelişme içinde. İki ülke arasında Avustralya resmi verilerine göre, Avustralya doları bazında 2014 yılında 1,25 milyar dolar olan toplam ticaret hacmi yüzde 2,6 oranında artarak 2015 yılında 1,28 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Avustralya ile Türkiye arasında ekonomik ilişkilerin yanı sıra tarihi olarak da bir bağ var. 1914-1918 yılları arasında Avustralyalıların Anzak ordusu ile Birinci Dünya Savaşı’na katılması, iki ülke arasındaki tarihi ortaklığın başında geliyor. Birinci Dünya Savaşı’nın başında İngiltere, Almanya’ya karşı savaşa girerken, dominyonlar yasasına göre Avustralya ve Yeni Zelanda Meclisleri, isterlerse tarafsız kalabilirdi. Ancak Yeni Zelanda ve Avustralya halkı tarafsız kalmak yerine gönüllü olarak savaşa girmek istedi. 1915 yılı Şubat ayında Gelibolu cephesinde Türkler’e karşı savaşmak üzere gönüllü yazılan, ama ne Türkiye’nin ne de Gelibolu’nun nerede olduğunu bilmeyen Anzaklar, 25 Nisan 1915 günü sabahın erken saatlerinde başlayan çıkarma ile Gelibolu Yarımadası’ndaki savaşa katılmış oldular.
Çanakkale Savaşı’nda Türk insanından sonra en çok zayiatı Avusturalyalı ve Yeni Zelandalı askerler verdi. Çanakkale Savaşı’nda ölen binlerce kişi arasında 25 Nisan 1915’te Gelibolu yarımadasına çıkarma yapan Avustralyalılardan 9 bin, Yeni Zelandalılardan da 3 bin kişi vardı. İngiltere’nin yanında Çanakkale’de savaşan Avustralya’nın ilk büyük muharebesi olan Gelibolu Savaşı’nda mağlup olmalarına rağmen Gelibolu, Avustralya ulusal kimliğinin ortaya çıkışında tarihi bir rol oynadı. 1919 yılında imzalanan Versay Barış Anlaşması ise Avustralya’nın imzaladığı ilk uluslararası anlaşma olarak tarihe geçti.
Savaşın ardından ilk Anzak Günü 1916 yılında düzenlendi. Her yıl çıkarmanın yıl dönümü olarak 25 Nisan’da Anzak Günü adıyla anma törenleri düzenleniyor ve o gün sadece Türkiye’de değil, ulusal tatil olan Avustralya ve Yeni Zelanda’da da büyük törenlerle anılıyor. Ayrıca Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar o gün toplanarak Gelibolu Yarımadası’ndaki Anzakların çıkarma yaptıkları Anzak Koyu’na gelerek atalarının savaştıkları bu yeri ziyaret ediyorlar.
Atatürk 1934 yılında yayınladığı mesajda; “Ey kahraman askerler rahat uyuyunuz. Burada dost toprağındasınız” diyerek iki ülke arasındaki dostluk ortamının oluşmasını ve her yıl gelip askerlerini anmalarını sağladı. Anzaklar’ın Atatürk’e olan hayranlıkları ve sevgileri yıllar boyunca sürdü. Bu sevginin bir göstergesi olarak, Yeni Zelanda’da Wellington’ın Tarakina koyundaki ve Avustralya Canberra’daki Kemal Ataturk Memorial isimli anıtlarda, Atatürk’ün Çanakkale’de şehit düşen yabancılara hitaben söylediği sözler yer alıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 Anzak törenleri sebebiyle gönderdiği mesaj ülkeler arası dostluğu pekiştirdi:
“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”