Dünya tarihine damga vurmuş mimari bir deha olan Mimar Sinan, sanatını zekasıyla birleştiren, ölümsüzleştirdiği eserlerle adını yaşatan, hayatı kadar eserleriyle de ilham veren ve vermeye devam edecek olan eşsiz bir isim.

Osmanlı Devleti’nin baş mimarı ve mühendisi olan Mimar Sinan, bugün ruhunun ve zekasının kıvrımlarını yerli ve yabancı, dünyanın her yerinden insana gezdiren, unutulmaz eserlerin sanatçısı olarak hafızalarımızda yer alıyor. 

Kanuni Sultan Süleyman, 2’inci Selim ve 3’üncü Murat dönemlerinde baş mimar olarak görev yapan ve başyapıtı, “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii olan mimar Sinan, işini aşkla yapan bir sanatçıydı.

Sinaneddin Yusuf, Kayseri’nin Agrianos (Ağırnas) köyünde Ermeni veya Rum ya da Hristiyan bir Türk olarak doğdu. Doğum tarihi ve milliyeti bugün de kesin olarak bilinemiyor. 1511’de, Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul’a geldi ve Yeniçeri Ocağı’na alındı.

Abdulmennan oğlu Sinan, mimar olarak Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine katıldı. 1521’de, Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad seferine yeniçeri olarak katıldı. 1522’de Rodos seferine Atlı Sekban olarak katılıp 1526 Mohaç Meydan Muharebesi’nden sonra, gösterdiği başarılar nedeniyle takdir edildi ve Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına terfi ettirildi. Sonraları Zemberekçibaşı ve Başteknisyen oldu.

Mimar Sinan, 1533’teki Kanuni Sultan Süleyman’ın İran seferi sırasında, Van Gölü’nde karşı sahile gitmek için iki haftada üç adet kadırga yapıp donatarak büyük itibar kazandı. İran Seferinden dönüşte, Yeniçeri Ocağı’nda itibarı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi. Bu rütbeyle, 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Moldova seferlerine katıldı. 1538 yılındaki Karaboğdan Seferinde ordunun Prut Nehri’ni geçmesi için köprü gerekti. Bataklık alanda günlerce uğraşılmasına karşın köprü kurulamadı ve görev Sinan’a verildi. Köprünün yapımından sonra Abdulmennan oğlu Sinan, 17 yıllık yeniçerilik hayatından sonra, 49 yaşında baş mimarlık görevine atandı.

49 yıl mimarbaşı oldu

1538 yılında saray baş mimarı olan Sinan, 49 yıl süre bu görevi yerine getirdi. Mimar Sinan’ın, mimarbaşılığa getirilmeden önce yaptığı üç eser dikkat çekiyor. Bunlar; Halep’te Husreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesi. Halep’teki Hüsreviye Külliyesi’nde, tek kubbeli cami tarzı ile bu kubbenin köşelerine birer kubbe ilave edilerek yan mekânlı cami tarzı birleştirildi ve böylece Osmanlı mimarlarının İznik ve Bursa’daki eserlerine uyuldu. Külliyede ayrıca, avlu, medrese, hamam, imaret ve misafirhane gibi kısımlar bulunuyor. Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nde ise renkli taş kakmalar ve süslemeler görülüyor. Külliyede cami, türbe ve diğer unsurlar ahenkli bir tarzda yerleştirildi. Mimar Sinan’ın İstanbul’daki ilk eseri olan Haseki Külliyesi de devrindeki bütün mimari unsurları taşıyor. Cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, darüşşifa ve çeşmeden oluşan külliyede cami, diğer kısımlardan tamamen ayrı bir alanda yer alıyor. Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklar olarak biliniyor. Bunların ilki olan İstanbul’daki Şehzade Camii ve Külliyesi dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edildi ve daha sonra yapılan bütün camilere örnek teşkil etti. Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseri olarak tarihteki yerini koruyor. Sinan bu eseri, kendi tabiriyle kalfalık döneminde, 1550-1557 yılları arasında inşa etti.

Ustalık eseri Selimiye Dünya Kültür Mirası listesinde

Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, 86 yaşında yaptığı ve “ustalık eserim” dediği, Edirne’deki Selimiye Camii ve bu eser, Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. İstanbul caddelerinin genişliği, evlerin yapımı ve lağımların bağlanmasıyla uğraştı. Sokakların darlığı sebebiyle ortaya çıkan yangın tehlikesine dikkat çekip bu hususta ferman yayınlattı. Günümüzde bile bir problem olan İstanbul’un kaldırımlarıyla bizzat ilgilenen Sinan, 1588’de İstanbul’da vefat ederek Süleymaniye Camii’nin yanında, kendi yaptığı sade bir türbeye defnedildi.

Mimar Sinan hayatı boyunca 93 cami, 52 mescit, 56 medrese, 7 darül-kurra, 20 türbe, 17 imarethane, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere toplam 375 eseri hayata geçirdi.

‘Sinan olmasaydı Ayasofya ayakta kalamazdı’

Dünya kültür mirasının en önemli eserlerinden biri olan ve binlerce yıldır ayakta kalan Ayasofya’nın günümüze gelmesinde kuşkusuz en önemli isim Mimar Sinan.

Mimarbaşı olduğu sürece birbirinden çok değişik konularla uğraşan ve zaman zaman eski yapıları da restore eden Mimar Sinan, en büyük çabalarını Ayasofya için harcadı. M. S 360 yılında inşa edilen yapı isyanlar, zamanla yıpranma gibi nedenlerle daha önce iki kere yeniden inşa edildi. Son olarak Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra, bakımsız kalan yapıyı, Kanuni Sultan Süleyman Mimar Sinan’a yeniletti ve bugüne dek gelmesi sağlandı. Sinan, öncelikle binanın etrafını açmakla işe başladı. Caminin etrafındaki gecekondu, harabe binalar, çirkin yapılar kaldırıldı ve çevresi meydana çevrildi. Sadece genişletmek yeterli olmadı. İstanbul deprem kuşağındaydı ve Ayasofya’nın yıkılma tehlikesi her daim vardı. Bunun için de Ayasofya’nın güçlendirilmesi gerekiyordu. Sinan da bu tehlikeyi gördü ve çalışmalara başladı. Yıkılmasını engellemek için yapının etrafına payandalar yerleştirdi. Bu payandalar sayesinde Ayasofya’nın duvarlarının esneyip yıkılmasının önüne geçildi. Sinan bu payandaları o kadar güzel yerleştirdi ki dışarıdan bakıldığında bugün hala Ayasofya ile bir bütün gibi görünüyor.

“Ayasofya olmasaydı Sinan bu kadar büyük ve güzel binalar yapamazdı” sözüne karşılık, “Sinan olmasaydı Ayasofya ayakta kalamazdı” sözüyle cevap verilmeye başlandı.

Künye

Tam adı: Sinaneddin Yusuf-Abdulmennan oğlu Sinan (Asıl adı Joseph)

Kimdir: Osmanlı baş mimarı ve inşaat mühendisi.

Doğum tarihi ve yeri: 1489, Kayseri-Ağırnas (tahmini)

Ölüm tarihi ve yeri: 17 Temmuz 1588, İstanbul

Eğitim: Enderun Mektebi ve İbrahim Paşa Okulu