As Metal Satış Pazarlama Direktörü Gürkan Necipoğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajda okuma alışkanlıkları üzerine konuştuk. Asıl dikkat edilmesi gereken noktanın okuma alışkanlığı olduğunu belirten Necipoğlu; “İnsanın aklını doğru kullanabilmesi için onu bilgiyle doyurması gerekir bunun temel kaynağı da okumaktır. İşte bu nedenle, kitap okumak benim için bir alışkanlık değil, bir ihtiyaç” diye konuştu.

Kitap Röportajlarımızın bu sayıdaki konuğu As Metal Satış Pazarlama Direktörü Gürkan Necipoğlu oldu. Kendi okuma alışkanlıklarından söz eden Necipoğlu; “Bence kitap okumak alışkanlık olarak adlandırılmamalı. Okumak, yemek, içmek, uyumak gibi bir ihtiyaç. Bu nedenle kendi hayatımda ayrım yapmaksızın okuyorum. Yeri gelir aynı anda üç-dört tane makale, kitap ya da dergi okurum” dedi.

  • Öncelikle kitap okuma alışkanlığınızdan bahseder misiniz? Nasıl bir okursunuz?

Bence kitap okumak bir alışkanlık değil. Alışkanlık olarak da adlandırılmamalı. İnsanı insan yapan, onu diğer tüm canlılardan farklı kılan tek şey aklını kullanma kabiliyeti. Aklı kullanmak da sadece beyin sahibi olmakla olabilecek bir şey değil. Yaradan ya da nasıl adlandırırsanız, bize akıl verdi diye akıllı olacağız manasına gelmiyor. Dolayısıyla aklımızı doğru kullanabilmemiz için kendimizi bilgiyle de doyurmamız gerekir. Bilgi de televizyon izlemekle veya aktivite yapmakla olabileceği gibi temel kaynağı da okuyarak olması gerekir. Bu yüzden bence okumak bir alışkanlık değil, aynı yemek, içmek, uyumak gibi bir ihtiyaçtır. Bana gelecek olursak, ben sürekli okurum. Yaptığım açıklamadan yola çıkarsak, nasıl bir rutin içinde yemek yiyorsam, su içiyorsam, uyuyorsam, bu üç aktiviteden hiçbir farkı olmayacak şekilde okuyorum. Aslında okurluk diye bir şey vardır, kitap okumak diye bir şey yoktur. Makale okursunuz, gazete okursunuz, kitap okursunuz, dergi okursunuz.

“Anlatılmak isteneni yalın ve kısa kısa anlatan yazarları seviyorum”

  • Ne tür kitapları okumayı seviyorsunuz? En sevdiğiniz kitap ve yazar kimdir?

Daha önce söylediğim gibi kitap okumak benim için bir alışkanlık değil, bir ihtiyaç olduğu için kitap okumayı ben sürekli açken ne bulursa yiyen insan gibi algılıyorum. Bu nedenle bir tercih yok, ne bulursam okuyorum. Okuduğunuz her şey size istediğinizi vermeyebilir. Yazımı kötüdür, anlatımı yoğundur sizin almak istediğinizi bu sebeplerden dolayı eksik verebilir. Bu bağlamda ben biraz tutucuyumdur. Maxim Gorki’yi çok severim. Rus edebiyatı çok ağdalı, inanılmaz tasvirleriyle ünlenmiş bir tür. Maxim Gorki, bence onların içinde en az diğer yazarlar kadar istediğini karşı tarafa verebilen ama bunu çok basit bir dille yapabilen bir yazar. Bunu yaparken de romandan çok bir hikaye yazar. Bunun dışında Charles Dickens da sevdiğim yazarlardan. O da daha çok bir hikaye yazarı. Anlatılmak isteneni yalın ve kısa kısa anlatan yazarları seviyorum. Türk yazarlardan ziyade şairleri tercih ediyorum. Garip akımını severim. Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Küçük İskender, Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Neşet Ertaş en sevdiğim şair ve ozanlar. Maalesef Türk yazarlar çok doyurmuyor. Lise ve üniversite çağlarında korku romanları çok modaydı. Grange, Stephen King gibi yazarlar vardı ve yazdıklarıyla insanı doyuruyorlardı. Şimdi de var bizim polisiye yazarlarımız. Ahmet Ümit var ama daha üçüncü sayfanın sonunda katilin kim olduğunu anlıyorsunuz. Ancak Ferhan Şensoy’u çok severim. Kalemi çok basit. Mesela ‘Kalemimin Sapını Gülle Donattım’ diye bir kitabı var, kendi hayat hikayesini hem esprili hem de güzel bir şekilde anlatır. Başka bir kitabı daha var ‘Karagöz ile Boşverin Beni’ diye. Kitaptaki betimlemeler çok güzel, kitapta baştan sona hiç özel isim kullanılmıyor ve kitabın sonunun nereye varacağını anlamıyorsun.

“Okuma ihtiyacı olduğu için sürekli okurum”

  • Peki, başucu kitabınız var mı?

Okuduğum her şey benim başucu kitabım. Bir kere benim için aynı anda tek kitap okumak diye bir şey yok. Ben kitap okumuyorum, okuyorum. Yeri gelir aynı anda üç-dört tane makale okurum, iki-üç tane kitap okurum, dört-beş tane dergi okurum. Örneğin, bir kitabı okurken kenara koyarım, diğer kitapta kaldığım yerden devam ederim. 20 sayfa sonra onu kenara koyarım. Televizyon izlerken kanalları değiştirmek gibi düşünün. O anda izlediğiniz dizi size o zevki vermiyor, basıyorsunuz tuşa başka bir diziye ya da belgesele geçiyorsunuz. Dediğim gibi kitap okuma alışkanlığı değil, okuma ihtiyacı olduğu için sürekli okurum.

  • Ortalama bir kitabı kaç günde bitirebiliyorsunuz?

Kitaptan aldığınız keyifle doğru orantılı iki saatte de biter, dört yılda da biter ama muhakkak biter.

“Kitap tavsiyesi yerine, oku derim, ne bulursan oku”

  • Okunmasını önerdiğiniz kitaplar var mı?

Yok çünkü kitap önerilmez. Şu nedenle önerilmez, ben sizin kitap zevkinizi, okuma zevkinizi, neden hoşlandığınızı bilemem. Örneğin birine bir kitap önerirsiniz, siz çok beğenmiş olmanıza rağmen, o beğenmez kitaptan soğur. Neden bir insan benim yüzümden kitaptan soğusun? Ben şunu oku, bunu oku gibi bir tavsiye vermektense, oku derim, ne bulursan oku. Elbet seveceği, keyifle okuyacağı bir şeyler çıkacak karşısına.

  • Son zamanlarda iş dünyasında kişisel gelişim kitaplarına yoğun bir ilgi var. Bu tarz kitaplara bakış açınız nedir?

Ben bunlara çok inanmıyorum, hikaye geliyor bana. Hayatı boyunca tek satır bir şey okumamış bir kişi, kişisel gelişim kitabı okuyarak mı gelişecek? Olmaz, mümkün değil. Bizim toplumumuzda olacak iş değil çünkü bizim toplumumuzda bu kitapları yazanlar da o kalitede yazarlar.

“Tamamen görsel bir toplum olduk”

  • Son olarak günümüz kitap okuma alışkanlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Günümüzde kitap okumak diye bir alışkanlık yok, alışkanlık olarak tasvir edildiği sürece zaten kitap okuyan da olmayacak. Biz şu anda tamamen görsel bir toplum olduk. Her şeyi izliyoruz, okumuyoruz. Çocuğa bir kitap ödevi veriyorlar, çocuk ilk önce internetten o kitabın filmini bulup, izliyor. Sonra gidip özeti ona göre yazıyor, ondan sonrada sıfır alıyor.