Sağlık endüstrisinde pek çok yeniliğin altında imzası bulunan, özellikle kadın ve çocuklarla ilgili birçok hareket içinde yer alarak farkındalık oluşturmaya çalışan, şartlar eşitlenene kadar pozitif ayrımcılık yapmaya devam edeceğini içten bir şekilde ifade eden Veni Vita Health ve Megatif Kozmetik ve Gıda Genel Müdürü Beril Koparal Ergün ile başarılarla dolu kariyer yolculuğunu, iş hayatında cinsiyet eşitliğini ve mentorluk çalışmalarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İş hayatında planlamanın önemine dikkat çeken Beril Koparal Ergün, plansızlığın, başarısızlığı planladığına dikkat çekti.

Türkiye’nin en güçlü ve başarılı kadın CEO’larından biri olan Veni Vita Health ve Megatif Kozmetik ve Gıda Genel Müdürü Beril Koparal Ergün, iş dünyasında kadınlar serimizin bu yılki ilk konuğu oldu. Attığı adımlar ve aldığı kararlarla önemli başarılara imza atan Beril Koparal Ergün, iş dünyasında kadın olmayı dergimize değerlendirdi.

Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz. Özellikle iş hayatınızda Beril olmayı nasıl tanımlarsınız?

1989 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Biyolojik Genetik Bölümüne başladım. 89 yılı genetik okumak için oldukça erken bir yıldı aslında. Ben hem özel hayatımda hem de iş hayatımda yenilikleri seven, geleceği yaşamayı seven, gelecekle ilgili vizyon sahibi olan biriyim. Daha sonrasında yine Türkiye’de kadının çok fazla iş kurmadığı zamanlarda, kadın olarak iş kurmuş biriyim. Akabinde yenilikçi birçok konuda çalışmış, özellikle de sağlık endüstrisinde pek çok yeniliğin içinde olmuş biriyim. Bu yüzden de ben kendimi genellikle girişimci olarak tanımlıyorum. Kadınla ilgili olan pek çok konuda çalışmayı seviyorum. Kadın ve çocuklarla alakalı pek çok sivil toplum kuruluşunda çalışıyorum. Dünyanın daha eşit bir yer olmasını istiyorum. İş hayatında da kendimi tanımlayabileceğim en iyi kelime “çalışkan” Çalışmayı seviyorum, sevdiğim için çalışıyorum ve keyif alıyorum. Mutlu oldukça da daha çok çalışasım geliyor.

Uzun yıllardır iş hayatının içinde bir isimsiniz. Bu süreç içinde birçok başarıya da imza attınız. Bize iş hayatınızın nasıl şekillendiğini anlatır mısınız? Hangi kurumlarda, hangi görevlerde bulundunuz?

Tevafuk diye bir kelime vardır. Birçok şey öyle gelişti. Ben aslında bir bilim insanı olmak üzere yola çıkmıştım. Daha genetiğin tüm dünyada yeni olduğu zamanlarda genetik okudum, üstüne yüksek lisans, doktora çalışmalarım devam etti. Üniversitede asistanlık yaparken ilaç sektörüyle tanıştım. İlaç sektörüyle tanışmamla birlikte iş hayatımın şu an yaptığım işlere doğru evrilme süreci başladı. Yoksa üniversitede kariyer yapmak istiyordum. Fakat karşıma çıkan fırsatlar içimdeki girişimciyi ortaya çıkardı. 90’ların başında bir hocamla beraber ilk şirketimizi kurduk. Üniversitede asistanlık yaparken bir danışmanlık şirketi kurduk ve şirket çok hızlı büyüdü. Hızlı büyüyünce de benim üniversiteden istifa etmem veya üniversitede kalma kararı vermem gerekti. Ben de girişimcilik tarafını seçtim. Heyecanlı, dinamik ve aktif işleri seviyorum. O dönemler girişimcilik diye bir kavram yoktu, ticarete atılmak diye bir kavram vardı. Ticarete atılmak, hele ki akademik yolunuz varsa, ailenizin çok da tasvip edeceği bir şeydi değildi o zamanlar. Hele ki kadın girişimciyseniz daha da zordu işiniz. Şimdi kadın girişimcileri daha çok destekliyoruz ama her zorluk size birçok şey öğretiyor. O yüzden ben de birçok şeyi yolda yürürken öğrendim. Onun dışında işi yönetmeye başladığınızda medikal eğitiminizin, tıp eğitiminizin çok da işe yaramadığını görüyorsunuz. İlk olarak bir muhasebecim bana “Mizana bakalım mı Beril Hanım?” dediği zaman, “Mizan ne?” diye kendime sorarak işletme yüksek lisansı yaptım. Akabinde sosyal gelişim, kişisel gelişim gibi konularda çalışmalar yapmaya başladığım için yurtdışında birtakım eğitimler aldım. Paris’te NLP, okudum, Londra’da imaj danışmanlığı ve koçluk okudum. Bunların hepsi aslında yaptığım işin daha iyi şekillenmesi ve altyapımı daha da güçlendirmek içindi. Akabinde Türkiye’nin ve dünyanın iyi yaşam ve sağlıklı yaşama evrilmesiyle birlikte ben de ilaç biyoteknolojiden bir miktar daha dermokozmetik ve sağlıklı yaşam alanına kaymaya başladım ve kendi şirketimi kurdum. Eczane odaklı çalışmalar yaptık ve ben o dönem yine şu anda çok bildiğimiz ama o dönem hiç bilmediğimiz bir kavramla tanıştım ve ilk exit’imi yaptım. Yani şirketimizi büyük bir şirkete sattım. Kendi kurduğum şirketi, bir yabancıya satma fikri hiç aklımda yokken yine bir tevafukla karşıma çıktı ve kendi şirketimi bir ABD’li şirkete satarak onun genel müdürlüğünü yapmaya başladım. Türkiye’de sağlıklı yaşam (wellness) üzerine fabrikalar kurulmaya başladığında Zade Vital Genel Müdürlüğü teklif edildi. Ve böylece Türkiye’nin ilk sağlıklı yaşam markasını kurma yolculuğunda ben de görev aldım. O dönemde Türkiye’nin ilk sağlıklı yaşam Ar-Ge merkezini kurduk. Onun dışında bu markayı ABD’ye götürdük. İki sene Şikago’da yaşadım, markanın yapılanması için. Şikago dönüşü renkli kozmetik alanında çalışmak üzere Note firmasının genel müdürlüğünü üstlendim. Bunların en önemli noktaları; bir Türk markası olarak dünyaya açılmalarıydı. O yüzden ikisinde de çok gururla çalıştım. Sonrasında dermokozmetik, besin takviyesi, renkli kozmetik evrilmeye ve birbirlerinin içine girmeye başladı. Benim de o dönemde fonksiyonel gıda konusunda çalışmalarım başladı. Tahinly markamızın çalışmalarına başladım.

Yine Zihni Fit isimli zihin sağlığı platformumuz var onun çalışmalarına başladık derken tekrardan girişimciliğe geri döndüm. Bir dönem Vonka Kolajen markasının genel müdürlüğünü yaptım. Sonra da 2023 başı itibariyle bir İngiliz yatırımı alarak burayı büyütme kararı aldık. Böylece Veni Vita çalışmalarına daha ağırlık kazandırdık. Diğer taraftan Tahinly ve Zihni Fit çalışmaları da devam ediyor.

“Eşit haklara sahip olana kadar kadınlara pozitif ayrımcılık yapmaya devam edeceğim”
İş dünyasındaki kariyer yolculuğunuzda karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi ve bu zorlukları aşmak için nasıl bir yaklaşım benimsediniz?

Benim pek çok sivil toplum kuruluşu çalışmalarım kadınlar ve çocuklar üstüne odaklı. Şu anda desteklenen ve yatırım alan girişimlerin büyük bir kısmı erkek girişimciler. Yönetim kurullarında kadınların sayısı çok daha az. Yine kadınların para kazanma oranı aynı işi yapan erkeklere göre daha az. Dolayısıyla iş hayatında kadın olmak eksiden başlamanız anlamına geliyor. O yüzden ben her çalıştığım yerde eşit haklara sahip olana kadar kadınlara pozitif ayrımcılık yapacağım ve yapmaya da devam edeceğim. Benzer durumları ben de çok daha fazla hissederek yaşadım. Şirket kurduğum için aslında cam tavanım olmadı ama özellikle de iş alma noktasında hep çok çalışılan ve zor kazanılan işler kadınlara verilirdi. O yüzden çok çalışıp, zor para kazandığım dönemler oldu. Diğer taraftan girişimciler olarak ülkenin stabilitesi noktasında sıkıntılar yaşadık.

Halen de yaşamaya devam ediyoruz. Önümüzü görmekte zorlandığımız zamanlar oluyor. Önümüzü görmek de zorlanınca iş planlarını yapmakta da zorlanıyoruz. Geriye dönüp yaptıklarımı tekrardan yapsam farklı yapacaklarım mutlaka olurdu. Ama hepsinden de bir şeyler öğrendim. Yaptığım her şey bugünkü ben olmama sebep olan şeyler. Bunların bir kısmı bana iyi geldi, bir kısmı zorladı, bir kısmı önüme daha zorluklar açtı ama hepsinin üstesinden gelmek için daha çok şey öğrendim. O yüzden de aslında hiçbir şey toz pembe değil fakat hayat sizin bakış açınızla alakalı bir şey. Ben mentorluk yapıyorum. Özellikle girişimci mentorluğu; genç kadın mentorlukları. Orada hep onlara da söylüyorum.

“Hayatta iki tane seçiminiz var, bir tanesi mutlu olmayı seçmek, bir tanesi de mutsuz olmayı seçmek” Ben mutlu olmayı seçiyorum ve oradan ilerliyorum. Başıma gelen her şeyi bir gelişim noktası olarak görüyorum. Ders çıkararak ilerliyorum ama çok fazla geriye bakan, çok fazla ilerisi için kaygılanan biri değilim. Benim fıtratım anda kalma üstüne kurulu.

“Kadın girişimlerini destekleme konusuna önem veriyoruz”
Şirketinizde kadın istihdamını artırmak ve desteklemek adına uyguladığınız politikalar nelerdir?

Bizim alanımız iyilik, sağlık, güzellik alanı ve kadın ağırlıklı bir alan. Bunun yanında ilaç sektörü de kadına oldukça destek olan bir alan. Yani bizim alanlarımız şanslı alanlar aslına bakarsınız. Ben de özellikle burada kadınların daha rahat çalışmasını sağlamak üzerine çalışıyorum. Daha pandemi olmadan esnek çalışma saatleri uyguluyordum. Özellikle de çocukları olanların işe giriş-çıkış saatlerinde esneklik sağlıyoruz. Kadınların sorumluluğu fazla olduğu için onların hayatlarını kolaylaştırmayı hedefliyorum. Diğer taraftan iş hayatında kadın istihdamı konusunda özellikle de staj noktasında kadınlara daha fazla ağırlık veriyorum. Kadın girişimlerini destekleme konusuna önem veriyoruz. Bizim yaptığımız işlerde bir kadın girişimi varsa mutlaka ondan satın alma yapıyoruz. Diğer taraftan Kadınların Emeği diye bir sosyal platformum var. Orada kendileri evde ekmek parasını kazanmaya gayret eden, bunun için birtakım el işleri yapan kadınlar var. Onların yaptıklarını promosyon malzemelerde ve diğer işlerde kullanıyoruz. Böylece biz aslında kadın mikro çevresi yaratarak, hem birbirleriyle iletişimini sağlıyoruz hem de kendi işimiz dahilinde onlara destek olmaya çalışıyoruz. Küçük işletmeleri kadın – erkek fark etmeksizin desteklemeye çalışıyorum ben ama kadın işletmesiyse tabii ona öncelik veriyorum. Ben aynı zamanda Yönetim Kurulunda Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesiyim. Orada daha fazla kadının yönetim kuruluna girmesi için çalışıyoruz. Yine Kalpten Kalbe Derneği’nde özellikle desteğe muhtaç genç kızlara destek olmak için çalışıyorum. Yani farklı alanlarda, farklı noktalarda kadının hangi alanda desteğe ihtiyacı varsa ben de elimden gelen, yapabileceğim şeyleri yapmaya çalışıyorum.

“Mentorluk sistemi gençlere çok şey öğretiyor”
Kadın liderlere yönelik mentorluk ve destek programları, gençlere ne tür avantajlar sağlar? Sizlerin mentorluklarından nasıl faydalanabilirler?

Şimdi mentorluk bir süreç. Dolayısıyla da bir kerelik bir şey değil. Bir menti – mentor ilişkisi var. Mentorlar özellikle mentileriyle zaman geçirmeliler. Mentorun yaptığı şey aslında mentisini bir yerden bir yere taşımak, taşırken de yol göstermek. Beraberinde kendi tecrübelerinden faydalandırmak. Koçluk diye çok popüler bir kavram var. Bir de mentorluk diye program var. İkisi birbirinden farklı tabii. Koçun yaptığı ile mentorun yaptığı birbirinden farklı. Özellikle biz gençlerde; tecrübeli kişilerle bir araya gelip mentorluk sisteminin işlemesini istiyoruz. Çünkü mentorluk sistemi bu gençlere çok şey öğretiyor. Bilgi artık şu anda dijital dünyada yaşanan hızlı gelişimlerle beraber çok kolay ulaşabilir hale geldi. Ama tecrübe öyle kolay ulaşılabilir bir şey değil. O yüzden de tecrübeyi ancak mentorluklarla alabilirler. Bire bir, bir insana dokunmak ayrı şey. Mentorluk aslında bu dokunmayla alakalı. Bu arada mentor – menti ilişkisinin bir yaşı da yok. Yapmak istediğiniz, ulaşmak istediğiniz noktaya giderken o konuyla ilişkili bilgi ve tecrübesi olan kişilerden aynı yolculuğu öğrenmek aslında. O yüzden de ben mentorluğu çok önemsiyorum. Fakat dediğim gibi bunun uzun süreli olması gerekiyor, en az altı ay boyunca ayda bir ya da iki kez görüşerek, bir noktadan bir noktaya taşınması ve o tecrübelerin aktarılması önemli.

“Kadın çok fonksiyonlu düşünme yetisine sahip”
İş dünyasında kadın olmanın getirdiği avantajlar nelerdir? Bu avantajları en iyi şekilde nasıl kullanabiliriz?

Kadın olmanın çok önemli avantajları var. İş dünyasında bir kadın olmak, aslında gerçekten güçlü olmak anlamına geliyor. Medikal okumuş, tıbbı bilen biri olarak; kadının özellikle bağışıklık sisteminin ve direncinin çok güçlü olduğunu söyleyebilirim. Kadın güçlü bir yaratık. Özellikle de strese karşı durma noktasında çok güçlüler. Kadının başka çok önemli bir özelliği var. Kadın çok fonksiyonlu düşünme yetisine sahip. Erkekler daha odaklı olabilirler ama kadınlar çoklu düşünme yetisine sahip oldukları için aynı anda farklı işleri bir anda yapmayı başarabiliyor. Zaten çocuğu büyütme gücü verildiği için kadına bütün bunları yapma yetisi de veriliyor. O yüzden kadının mutlak surette iş hayatında olması lazım. Erkekle birlikte farklı noktaları görebiliyorlar çünkü. Bir ortamda erkeğin gördüğü ile kadının gördüğü bambaşka. Birbirlerini bütünleyen ikili aslında. O yüzden nasıl özel hayatta kadın – erkek birlikte yürürse bir anlam kazanıyor, iş hayatında da kadının beyin fonksiyonları ile erkeğin beyin fonksiyonları birbirlerini tamamlıyor.

Genç kadın liderlere ve iş dünyasında başarılı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Sadece genç kadınlara değil bütün gençlere şunu öneriyorum birincisi; karamsar değil olumlu bakmaya çalışsınlar. Evet, hayat hiç kolay değil. Hele ki dünyanın çeşitli noktalarında bazen daha zorlayıcı olabiliyor bazı insanlar için. Olumlu bakmak demek; olumsuzlukları görmemek demek değil, olumsuzlukları da görüp bunları da hayatlarına en az etki edecek şekilde kontrol edebilme yetkisine sahip olmaları demek. Gelecek neslin sahip olması gereken dört temel özellik var. Bunlardan bir tanesi çevik olmak. Çevik olmak demek; ortam şartları değiştiğinde hızla çözüm bulabilmek anlamına geliyor. İkincisi yine ortam değiştiğinde bu ortama çabuk adapte olabilmek. Darwin’in de dediği gibi; “Hayatta kalabilenler ne en güçlü olanlardır ne de en akıllı olanlardır. Hayatta kalabilenler en iyi uyum sağlayanlardır. En iyi adapte olanlardır” O yüzden adaptasyon güçlerinin olması çok kıymetli. Adaptasyon gücünün olabilmesi için de esnek olabilmek lazım. Yani kendi kurallarınız önemlidir, omurganız çok önemlidir ama esneyebilmek, çok kıymetli bir şey; çünkü hayat şartları değişiyor ve sizin bu değişimlere uyum sağlayabilmeniz için bazı noktalarda esneyebilmeniz gerekiyor. Dördüncüsü de dirençlilik. Çevik, uyumlu, esnek olduğunuz zaman da daha dirençli olabiliyorsunuz. Bunları sağlamak için açık iletişimde bulunmak, tecrübeleri dinlemek, başınıza gelenlerden ders alabilmek çok kıymetli. Bir de planlama çok önemli. Plansızlık başarısızlığı planlamaktır. Bu planlar içinde meydana gelen değişikliklere karşı çevik hareket edebilmeniz, plandan esneyebilmeniz ve yeni şartlara uyum sağlayabilmeniz önemli. Ama en en önemlisi; mutlu olabilmek. Hayatta hepimiz mutlu olabilmek için yaşıyoruz aslına bakarsınız. Mutlu olmanın da temel şartı; sevdiğiniz insanlarla bir arada olabilmek, sevdiğiniz işleri yapmak. O yüzden de neleri seviyorsanız onlara iyice bir karar verin.

“Davranış değişikliği zaman gerektirir”
İş dünyasında cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına neler yapılabilir?

Çok ağır bir soru çünkü aslında bunu katmanlandırarak yanıtlamak lazım. Ben mesela Gün Yüzü Derneği Yönetim Kurulundayım ve burada kadına ve çocuğa yönelik aile içi şiddet üzerine çalışıyoruz. Kadın şiddet görüyor, çocuk şiddet görüyor, bu sorunun ayrı çözümlenmesi gerekiyor. Onun tek çözümü bütün aileyi bir arada eğitmek ve özellikle de erkeğe; kadının kendi malı olmadığı, kadının da onun gibi bir birey olduğu, çocuğun da onun gibi bir birey olduğunun öğretilmesi. Eğitim orada başlıyor. Her şeyin temeli eğitim ve bu eğitim; aslında annelerin erkek çocuklarını ve kız çocuklarını eşit yetiştirmesiyle de başlıyor. Burada konuşulması gereken birçok toplumsal öge de var. Onun dışında kadının iş hayatındaki yerinin korunması konusu var ki bunun da en yakın örneğini pandemide gördük. Pandemide işini kaybeden pek çok kişi kadındı. Yine girişimcilikte; kadın girişimcilerin desteklenmesi lazım. Kadın girişimleri, erkek girişimlere göre desteklenme oranı üçte bir. Dolayısıyla bu farkın en azından kapatılması lazım. Yönetim kurullarında kadınların kotalı mı kotasız mı olacağını tartışıyoruz biz. Bence bizim gibi ülkelerde kotalı olmalı ve kotayla gelinmeli. Yine kadın ve erkeğin eşit olması için erkeğin ciddi destek vermesi gerektiğini Yanındayız Derneği ile konuşuyoruz. Birçok dernek, STK aslında kadının güçlenmesi için çalışıyor.
Tabii burada kız çocuklarının okutulması, kız çocuklarının hayata katılması önemli. Pek çok dernek de bunun için çalışıyor. Ben STK’ları oldukça önemsiyorum. STK’lar ne kadar çok çalışırsa toplumsal bilinç o kadar ileri gidecek. Bunun da üstünde devlet politikalarının ciddi çalışmalar yapması gerekiyor. Özellikle kadına şiddet konusunda, kadının iş hayatına girmesi konusunda pek çok çalışma yapılıyor. Ben bunların sonuçlarının önümüzdeki dönemde alınacağına inanıyorum; çünkü davranış değişikliği zaman gerektirir. Biz bu davranış değişikliğini oluşturmak için zamanı iyi kullanmak durumundayız. Bu yapılan işlerin sonuçlarını da göreceğimize inanıyorum; ama her bir birey elinden geleni yapmalı.