Türk ağaç işleme makine sektörünün yıllar içinde yaşadığı değişimi, ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesi için yapılması gerekenleri, işletmelerin parayı nasıl doğru yönetebileceklerini ve sektörün temel sorunlarını konuştuğumuz Saf Teknik Kurucu Ortağı İsmail Hakkı Aktaş, sektörde yakalanan başarılı yükselişin devamı için süreklilik ve sürdürülebilirliğin önemine değindi.

Fokus Röportajı kapsamında sorularımızı yanıtlayan Saf Teknik Kurucu Ortağı İsmail Hakkı Aktaş, Türk ağaç işleme makine sektörünün en önemli hedef pazarının Amerika olduğunu ifade etti. Uluslararası organizasyonların ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesinde kritik rol oynadığına değinen Aktaş, sektörün karşı karşıya kaldığı 3 temel soruna da değindi. Özellikle hammadde fiyatları, enerji maliyetleri ve enerji verimliliği konusuna vurgu yapan İsmail Aktaş, eğitimli ara eleman açığının tüm sektörü olumsuz yönde etkileyen bir sorun olduğunu sözlerine ekledi.

  • Ağaç işleme makine sektörü son 10 yıl içinde özellikle üretimde çok büyük yol kat etti. Siz bu süreci nasıl değerlendirirsiniz? Üretim alanındaki başarının devamlılığı için neler yapılmalı?

Ağaç işleme makine sektörü dediğiniz gibi son 10 yıl içinde çok yol katetti. Bu yolun katedilmesini yerli imalatçıların teknolojiyi alıp, üretimde doğru şekilde konumlandırmasına bağlayabiliriz. Bugünün şartlarında üretimin hızlı ve kaliteli olması için mutlaka teknolojiyle bir ilişki içinde olması gerekiyor. Söz konusu teknolojilerin, şu an üretimde üst limitlerde kullanabildiğini görüyorum. Burada tabi ki üretim için gerekli teçhizat, yazılım, hammadde temini gibi konuların çözümü ve bu birleşenlerin güzel bir şekilde organize edilmesi sonucunda ihracatlarda, yapılan üretim adetlerindeki artışı çok net görebiliyoruz. Bu başarının devamı için yapılması gerekenler; süreklilik ve sürdürülebilirlik. Burada parantez açmak istediğim bir konu daha var, AİMSAD gibi güçlü bir organizasyonun içinde bulunmak, bu organizasyonun uluslararası platformlarda Türk ağaç işleme makine sektörünü tanıtıyor olması çok büyük bir etken. Buradan yola çıkarak biz sürekliliği ve sürdürülebilirliği artırabilirsek eğer başarının devamlılığı için gerekli olan her şeyi yapmış oluruz. İnsanlar karıştırıyorlar aslında, süreklilik ve sürdürülebilirlik tabanda aynı gözükse de ikisi farklı şeyler. Süreklilik, kesintisiz olarak sürüp gitme durumu ile alakalı, sürdürülebilirlik ise kendi ihtiyaçlarımızı, gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün vermeden karşılayabilmemizdir. Bizler genellikle sürekliliği bir yere kadar sağlıyoruz, bir yerden sonra maalesef bırakıyoruz. Asıl orada kaybediyoruz. Bunu da sürdürülebilirlik sayesinde, ileri nesillere taşıdığımız zaman aslında yüzyıllar boyunca devam eden işletmelerin sahipleri olacağımızı çok iyi biliyorum. Burada biraz sabırlı olmak gerekiyor.

“FİRMALAR ÜRETİMLERİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN AR-GE TESİSLERİ KURUP, CİDDİ PARALAR HARCIYORLAR”

  • Türk makine üreticileri olarak makine üretiminde dijital dünyaya ayak uydurabiliyor muyuz? Artılarımız ve eksilerimiz sizce neler?      

Bizim üretim gamımızda elbette dijital dünyaya ihtiyacımız var fakat az var. Ama sektördeki diğer gruplara baktığım zaman, know-how ürünlerin üretildiği CNC, ebatlama gibi makinelerde dijital dünyaya çok iyi bir şekilde ayak uydurulabiliyor. Birçok işletmeyle, paydaşla bunları konuşuyoruz. Kendi yazılımlarını yapıyorlar, kendi altyapılarını oluşturuyorlar. Bundan 10 yıl öncesine gittiğiniz zaman bu oranlar çok daha düşüktü. Bugün firmalar üretimlerini geliştirmek için Ar-Ge tesisleri kurup, ciddi paralar harcıyorlar. Baktığınız zaman ciddi bir yol katedilmiş durumda. Yurt dışında birçok fuarı geziyoruz, katılım sağlıyoruz, yabancı firmaların ürettiği makinelerle, Türk firmalarının ürettiği makineleri karşılaştırabiliyoruz. İlerlenen yol, gerçekten çok güzel. Yeterli mi? Elbette değil. Burada da işin içine başka etkenler dahil oluyor. O sorunların da zamanla çözüleceğine inanıyorum. Çünkü artık görünen bir ufuk var, önümüze engeller çıkacak ama söylediğim gibi sürekliliği ve sürdürülebilirliği sağladığımız zaman biz o ufka mutlak suretle varacağız.

“EN ÖNEMLİ HEDEF PAZAR AMERİKA”

  • İhracat pazarlarının çeşitlendirilmesi için neler yapılmalı? Sizce sektörün en önemli hedef pazarları hangileri?

İhracat pazarlarını çeşitlendirmek için tüm pazarlarla diyalog halinde bulunmamız lazım. Öncelikle biz bu pazarlarda ne üretiyoruz, nasıl üretiyoruz, hangi kalitede üretiyoruz, ne kadar üretiyoruz bunları çok iyi bilmemiz gerekiyor. Kendi gücümüzü karşı tarafa gösterebilmemiz lazım. Gösterebilmemiz için de bazı platformların oluşması gerekiyor. Bu noktalarda bilirkişilerin bir araya gelip, bu platformlarda bizi ifade edebilmesi çok önemli. Dönüp baktığım zaman gerçekten 10 yıl içinde Türk ağaç işleme makine sanayisinin ilerlemesinin en büyük etkenlerinden bir tanesi de bu; uluslararası organizasyonlara katılmak, uluslararası grupların içinde bulunmak ve kendimizi ifade edebilmek oldu. Biz kendimizi ifade ettiğimiz sürece, pazarlar da çeşitleniyor. Burada en önemli hedef pazar, bana göre Amerika Kıtası. Çünkü Amerika Kıtası hem bulunduğumuz konuma uzak hem de birçok insanın gidip de mücadele edemediği bir pazar. Bu pazara hazırlıklı bir şekilde gittiğimiz zaman, mutlak süratle oradan bizim için çok güzel dönüşler olacağını biliyorum çünkü dünyadaki global paranın yüzde 25 ile 30’u o kıtada dönüyor. Burada böyle bir potansiyel varken, sizin hazırlıklarınızı tamamladıktan sonra bu potansiyelin üzerine gitmeniz gerekir diye düşünüyorum. Bu nedenle bana göre en önemli hedef pazar Amerika.

“SEKTÖRÜN 3 TEMEL SORUNU: HAMMADDE FİYATLARI, ENERJİ MALİYETLERİ VE ENERJİ VERİMLİLİĞİ”

  • AİM sektörünün çözüm bekleyen ilk 3 sorunu nedir? Bu sorunların çözümü için yetkililerden beklentileriniz nedir?

İmalat üzerinden baktığımız zaman görünen en önemli üç problem; hammadde fiyatlarının sürekli yükseliyor olması, sanayideki enerji maliyetleri ve bu enerjinin verimliliği. Hammadde fiyatlarının yüksekliği nasıl kontrol edilebilir? Öncelikle sizin bu hammaddeyi üretiyor olmanız lazım. Fakat Türkiye şu anda bu konumda değil. Diğer taraftan enerji maliyetlerine baktığımız zaman geçen seneki enerji maliyetleri ile günümüzdeki enerji maliyetleri arasında 3 kat artış söz konusu ve daha yılın ilk aylarındayız. İşçilik maliyetlerinde olsun, enerji maliyetlerinde olsun sanayicinin birçok maliyeti artarken euronun ve doların belli bir konumda tutulması, Türk parasının da aşağı yönlü gitmesi aradaki makası da açıyor. Belli bir noktaya kadar bunu kontrol edebiliyoruz ama bir yerden sonra ekstra enerji maliyeti, işçilik maliyeti ve benzer sabit maliyetler üzerindeki fiyatların artmasıyla beraber, kar marjlarımız düşmeye başlıyor. Bugünün şartlarında birçok kişi yatırım ortamında ve bu anlamda sürdürülebilirliğin sağlaması için kar marjını elde ediyor olması lazım. Enerjideki asıl önemli olan ise enerji verimliliği. Enerji verimliliği yüksek ürünlerin satışının teşvik edilmesi lazım. Biz kendi işletmemizde toz toplama makineleri üretiyoruz. Biz de enerji harcayan tek nokta motor. Bugünün şartlarında EI3 motor dediğimiz bir yapı söz konusu, çok tasarruflu. Ancak piyasada IE1 olarak kullanılan ve ciddi derecede enerji kaybına sebep olan motorlar söz konusu. Siz üretim yaparken EI3 kullanıyorsunuz çünkü enerjinin mutlak suretle pahalı olduğunu biliyorsunuz ve buradan enerji verimliliği sağlamak istiyorsunuz. Eğer üretimlerde mutlaka EI3 motor kullanılması zorunluluğu getirilirse, ürünlerin geçerlilik sertifikasyonu alabilmesi için herkesin bu motoru kullanması zorunlu tutulursa, ciddi bir enerji tasarrufu sağlanacaktır. Burada sadece bir tane malzemeden bahsediyorum ve bu malzeme ile büyük bir enerji tasarrufu sağlanıyor. Zaten biz enerjiyi dışarıdan alıyoruz. Doğalgaz olarak alıp, santrallerde elektriğe çeviriyoruz, pahalı ve bize ciddi bir maliyeti var. Bunu kesebilir miyiz, evet kesebiliriz. Bu üç soruna ek olarak en önemli problemlerden biri de, eğitimli ara eleman açığı. Bu hepimizin dilinde pelesenk oldu. Ben eğitim fakültesi mezunuyum. Bizim zamanımızda mesleki liselere girişler sınavlaydı. Herkes giremiyordu. Yeterliliği yüksek kişiler bu okullara girebiliyordu. İnanın o günün şartlarında mezun olup, üniversite okumayan arkadaşlarım, bugün Bursa’da çok elit firmalarda, çok yüksek pozisyonda çalışıyorlar. Çünkü bu kişiler bilgi ve birikim donanımı içinde olan kişiler. Bizim böyle insanlara ihtiyacımız var çünkü imalat dediğiniz şey asıl oradan başlıyor. Çok iyi mühendislerimiz var, tasarımcılarımız var ama şu an kaybettiğimiz en büyük değer ara eleman. İşin asıl yoğunluk kısmı orada.

“FİNANSAL OKURYAZARLIK KAVRAMI MAKRO DÜZEYDE ÖNEM VERİLMESİ GEREKEN BİR KONU”

  • Finansal okuryazarlık firmalar için kritik önem taşıyor. Türk ağaç işleme makine sektörü finansal okuryazarlık alanında kendini geliştirmeyi başardı mı?

Hepimiz işetmelerimizi yönetirken birçok bileşeni göz önünde bulunduruyoruz. Bunun en önemlisi de finans yönetimi. Çünkü günümüzde, Türkiye’de ve dünyada hiçbir şey stabil ilerlemiyor. Finansal yönetimin doğru mu, yoksa yanlış mı yönetildiğini söyleyebilmek için bir şeylerin stabile oturması lazım. Ancak stabil olan bir yarış ortamında finansal yönetimin gerçek değeri ortaya çıkar. Günümüzde gerek tasarruf gerekse yatırımlar olmak üzere sürekli piyasaya yeni finansal ürün ve hizmetler sunuluyor. Burada özellikle finansal bilgi düzeyi yeteriz olan bireyler, işletmeleri çok büyük finansal hatalara sürüklüyor. Bireylerin yaptığı bu finansal hatalar zinciri de zamanla tüm ekonomiye yayılmakta ve ülke ekonomisi zarar görmekte. Dolayısıyla bireylerin, finansal konularda bilinçli, etkin, güvenilir kararlar alabilmesi anlamına gelen finansal okuryazarlık kavramı makro düzeyde önem verilmesi gereken bir konu. Bunun için biz, Saf Teknik olarak, bu konularda bilirkişilerle birlikte hareket ediyoruz. Onlardan danışmanlık ve eğitim alıyoruz. Çünkü biz üretimi, satışı, imalatı her şeyi çok güzel yapabiliriz. Fakat buraya gelecek en büyük girdi, para. Bunu yönetebilmek için de bunu öğrenmek gerekiyor. Biz kendi işletmemizde bu anlamda eğitimler alıyoruz, çünkü çok önemli, çok hassas bir nokta. Türk ağaç işleme makine sektöründe finansal okuryazarlık alanında kendimizi daha da geliştirmemiz gerekiyor. Avrupalı işletmeleri takip ettiğim zaman, ürün, hizmet bir kalitede ama baktığınız zaman en büyük kalitede olan finansal okuryazarlık. Herhangi bir sıkışmada ya da daralmada finanslarını çok iyi yönetebiliyorlar. Türkiye’de paraya ulaşmak çok zor, ulaştığınız parayı da en iyi şekilde yönetmenin yollarını da biliyor olmamız gerekiyor çünkü zaten diğer süreçleri en iyi şekilde yönetebiliyoruz. Öyle bir yapıdayız ki burada bir kişinin yapacağı hata sadece ona mal olmuyor, bütün piyasaya mal oluyor. Bu nedenle birbirimizi görmeli, uyarmalı, paylaşmalı, anlatmalıyız. Bizim sektörümüzde, her ne kadar birbirimizle rakip olsak da ciddi paylaşımlarda bulunuyoruz. Bu noktada AİMSAD Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Toktaş’a teşekkür etmek isterim. Edindiği bilgileri sektör paydaşlarıyla paylaşıyor, anlatıyor. Bizim ufkumuzu açıyor. Ekstra bir mücadelenin içine girmenize gerek yok çünkü bu işleri yapan, bu süreçleri çok iyi yöneten firmalarımız ve insanlarımız var. Onların tecrübelerinden faydalanmak bence çok daha önemli. Çünkü ortada bir başarı var.

“AİMSAD GİBİ GÜÇLÜ BİR ORGANİZASYONUN İÇİNDE BULUNMAKTAN ÇOK MUTLUYUZ”

  • Son olarak AİMSAD’a önerileriniz nelerdir?

AİMSAD’a önerim olmasını isterdim ama o kadar iyi bir organizasyonu yönetiyor ki. AİMSAD’ı ve yürüttüğü çalışmaları sürekli takip ediyorum.AİMSAD gibi güçlü bir organizasyonun içinde bulunmaktan çok mutluyuz. AİMSAD, Türk ağaç işleme makinelerini tüm platformlarda, uluslararası ortamlarda gerçekten çok iyi temsil ediyor ve bize çok ciddi anlamda fayda sağlıyor. Bizim AİMSAD’a önerimizden ziyade, tam tersi derneğimizin bize önerileri oluyor. Yaptığı çalışmaları çok başarılı buluyorum ve bu başarılarının devamını diliyorum.