Zeynep Erçağlar – Ata Yatırım İnsan Kaynakları Direktörü

İş hayatı, günün koşturmacası içerisinde bizler analiz edemeden hızla değişmekte. Bazı değişimler o kadar hızlı bir şekilde ve olağanmış gibi olmakta ki, biz bu değişime farkına bile varmadan uyum sağlamaktayız.

Geçmişten günümüze doğru tarihsel bir süreçte baktığımızda çalışma hayatının Sanayi Devrimi ile başladığını söyleyebiliriz. Öncesi, tarıma dayalı sistemde çalışanları kölelerin, esirlerin veya serflerin oluşturduğu feodal bir yapı olarak karşımıza çıkmakta ve bu yapı içerisinde çalışma hayatından bahsedilmesi çokta doğru gözükmemekte.

1768’de James Watt’ın buhar makinesini bulmasıyla ev tezgahlarındaki üretim fabrikalara dönüşmüş ve bu dönüşüm beraberinde yeni kavramları da getirmiştir. Ücret, işçi, mesai saati, fabrikalar gibi kavramlar hayatımıza girmiştir. Aslında Sanayi Devrimi öncesi, kendi işini yapan kişilerin çoğunluğu nedeniyle var olduğu düşünülen esnek çalışma kavramı değişmiş günümüze kadarda süregelmiştir.

Günümüzde ise teknolojinin ivme kazanarak gelişmesi, dijital dünyadaki gelişmeler hem çalışma kavramını hem de iş yapış biçimlerimizi kökünden değiştirmeye zorlamakta.  Eskiden fiziksel insan gücüne dayanan üretim şekillerinin yerlerini robotik sistemler almakta. Hatta çok kısa bir zaman sonra bu alanda insana ihtiyaç kalmayacağı da aşikar. Yapay zeka, block chain, sanal ve artırılmış gerçeklik, kuantum bilgisayarlar, organizasyonların ve toplumların çalışma şeklini değiştirmektedir. Bu yeni dünyada şirketlerin sürdürülebilir rekabetini belirleyecek olan ise yaratıcılığı yüksek insan sermayesidir. Yüksek potansiyele sahip bu kişilere ulaşmak gelişen dijital dünya sayesinde kolay da olsa bu kişileri sadece kendi şirketlerimizde sözleşmelerle sınırlayıp çalıştırmak ise bir o kadar zor olacaktır. Dünyanın her yerindeki şirketlerle çalışabilecek olan bu yüksek yetkinlikli kişiler bir şirketi tercih etmek yerine ya kısa süreli sözleşmelerle çalışacak ya da birkaç şirketle proje bazlı olarak çalışarak kariyerlerini geliştirecekler. 

Esneklik her alanda daha çok kullanılan bir kelime haline gelmekte. Pandemi dönemi ise esnek çalışma uygulamasına geçişi hızlandırdı. Ancak asıl sorunun şimdi başladığını belirtmek isterim. Tüm bu değişim sonrası, her şeyi başa alıp eskiye dönmeye çalışan şirketler ile bu geçiş sürecini insan kaynakları açısından avantajlı rekabet stratejisine çevirebilen şirketler arasındaki rekabeti izleyeceğiz. Ben kazananın, değişime ayak uyduran ve bu anlamda tüm yeniliklere kapılarını açan şirketler olacağı fikrindeyim.

İçinde bulunduğumuz bu koşullarda Work 3.0 kavramı üzerinde durmayı çok önemsemekteyim. Özellikle pandeminin sonlarına yaklaştığımızı düşündüğüm, uzaktan çalışmayı sonlandırarak yavaş yavaş şirketlere dönmeye başladığımız bu dönemde insan kaynakları politikalarımızı bu sistem üzerinden oluşturmamızda fayda olacağı fikrindeyim. 

Work 3.0 kavramı genel anlamda proje bazlı çalışma ya da zaman-mekan bağımsız esnek çalışma olarak ifade edilebilir. Birçok şirket dönemsel ve proje bazlı olarak içlerinde freelance çalışanlara yer vermekte. Ancak benim burada anlatmak istediğim resmi daha büyük görmemiz gerektiği yönünde. Çok uzak olmayan bir gelecekte çalışanların büyük bir kısmının çalışma koşullu olarak bu şartları talep edeceğini araştırmalar ortaya koymakta. PwC Çalışan Öncelikleri ve Tercihleri Araştırma Raporu ortaya koymakta ki; (Rapor 16-28 yaş arasındaki genç neslin EMEA ve Türkiye karşılaştırmalı olarak çalışma hayatından beklentileri ve önceliklerine odaklanmaktadır) çalışanların veya çalışma hayatına yeni girecek olan Z kuşağı olarak nitelendirdiğimiz kesimin birincil öncelliklerinden birisi esneklik olacak.

İşverenler tarafından duruma baktığımızda geleceğin işgücüne uyum sağlamak için kurum organizasyonlarında çok ciddi değişimlerin yaşanması gerektiğini görmekteyiz. Yeni işgücüne uyum sağlayan firmalar geleneksel organizasyon yapısından çevik organizasyon yapısına dönüşürken bu yapının getirdiği birçok değişime de öncülük yapmaktalar. Çevik organizasyon yapısı ile kurum içinde oluşan proje gruplarının, birçok start-up’ın bir araya gelmesiyle oluşan inovatif gruplar gibi çalışmaya başladığı yepyeni bir iş dünyası ortaya çıkacak. Çalışma ofislerindeki duvarların ve kapıların kaldırılması ile ast–üst ilişkisinin sınırlılarının kalktığı, zaman ve mekan sınırlamalarının olmadığı, teknolojiyi etkin bir biçimde kullanabilen ofislerin tasarımı, organizasyon şemasındaki değişiklikler, liderlik anlayışının farklılaştığı, bir çok kurumla çalışan profesyonellerin rekabeti tırmandırdığı yeni çalışma hayatı heyecan yaratmaya devam etmekte. Çalışanlar için de sözleşmelerin kalktığı, bireyselliğin ön plana çıktığı, kişisel markanızın para getirmeye başladığı yeni bir dünyanın kapıları açılmakta.

Çalışanlar kendilerini kısıtlı sözleşmelerden kurtararak özgürleşecekler. Birçok şirketle proje bazlı çalışma imkanına sahip olacaklar, farklı uygulamaları deneyimleyecekler. Bu çalışma şekli ile daha yenilikçi bakış açısına sahip olacaklar, böylece yaratıcılıklarını artıracaklar. Yaratıcılığın gücünün özgürlükten geldiği hatırlanarak, yeni dünyada yaratmanın önemi vurgulanarak kurallar baştan yazılmaya başlandı.

İşverenler ise her zaman kendi kurumlarına dahil edemedikleri yüksek potansiyele sahip kişilerle çalışma imkanı elde edebilecekler. Rekabet avantajlarını artıracaklar. Özellikle daha küçük çaptaki şirketler ciddi fark yaratacak.

Bu anlamda kendimizi hem işveren tarafında hem de çalışan olarak yeni dünyaya zaman kaybetmeden hazırlamaya başlamamız gerekiyor. Sınırların kalktığı dünyamızda işverenler doğru yetenekleri projelerine dahil etmek için kısıtlayıcı çalışma ortamlarından daha esnek çalışma ortamlarına geçiş yapmaya başladılar. Mekan-zaman esnekliği içerisinde, dijital ortamların sağlandığı çok daha etkin ve verimli proje gurupları oluşmakta.

Artık çalışanların tek bir şirkete katı sözleşmelerle bağlanmasına gerek kalmadan, yetkinliklerini farklı şirketlerde değerlendirebilmekteler. Profesyonel çalışanların aynı anda birçok şirketle çalışmaya başlayacağı, iş yaşamında devrim niteliğindeki bu değişime hazırlanırken yetkinliklerimizi bu anlamda geliştirmeli ve bu yeni iş yaşamına uyum sağlayacak iş modelle oluşturmalıyız.